Koalisyonlardan kurtuluyorduk değil mi?
Yeni sistem dolayısıyla HDP, 'kilit' hâline geldi… Artık iktidar olmanın başlıca üç yolu var:
Ya mevcut gücünüzü koruyarak, üzerine HDP desteği ilâve edeceksiniz… Ya da PKK/HDP propagandası üzerinden muhalefeti radikalleştirme ve yalnızlaştırma siyaseti izleyerek, muhalefetin içindeki 'mâkul' unsurları yanınıza çekeceksiniz… Diğer yol ise, hem Cumhur İttifakı'na girme eğilimi olmayan hem de HDP'yle aynı fotoğraf karesine girmek istemeyen siyaseti 'üçüncü blok' olmaya zorlamak…
Dikkat edilirse, üç ihtimalde de 'özne' parti HDP… Çünkü yeni sistem, HDP'yi tartışmaların ve arayışların 'özne'si hâline getirerek, çok büyük bir risk oluşturdu… Yüzde 50+1 şartı, yüzde 10-12 arasındaki blok oyu, gerçek gücünün çok çok ötesine taşıdı…
***
Daha önce sormuştuk: "HDP'nin desteği olmadan 2023'te yüzde 50+1'i tutturmak kimin için garanti? Mevcut Millet İttifakı-Cumhur İttifakı tablosuna göre bu pek mümkün görünmüyor…
16 Nisan referandumunda millete ve devlete atılan en büyük kazık, PKK'nın siyasî çizgisi HDP ve bundan sonra ortaya çıkabilecek siyasî türevlerinin pazarlık gücünü yükseltmek oldu..."
Güya yeni anayasayla, 'ülke koalisyonlardan kurtulacak'tı!.. Tam tersi oldu, artık seçimlerden önce başlayan koalisyonlara mahkûmuz!.. Yüzde 50'yi bulma mecburiyeti, koalisyonsuz bir hayatı tamamen ortadan kaldırdı… Şekli, klasik koalisyonlara benzemese de çok daha riskli neo-koalisyonlar zarurî hâle geldi…
***
İktidar, birinci seçeneği, yani kendi gücünü koruyarak, üzerine HDP desteği sağlayabilir mi?
Bu çok kolay değil… Çünkü buna MHP tabanını ikna edemez… Ayrıca kendi seçmeni de eski seçmen değil… İçerik kalitesi tartışılsa da o seçmen biraz daha 'millî' kimliğe büründü… Dolayısıyla topyekûn ikna edilmesi mümkün olamaz… Yani iktidar partisi, bu seçeneği firesiz hayata geçiremez…
Tekrarlanan İstanbul seçimlerinde görüldü… TRT'ye çıkarılan Osman Öcalan ve Anadolu Ajansı aracılığıyla HDP tabanına mektup gönderen Abdullah Öcalan faktörü ters tepti… HDP oyları yer değiştirmediği gibi tepki oyları arttı ve fark büyük oranda açıldı…
***
Parti kapatmak çözüm olabilir mi? O da zor… Yöneticisinden teröristine ve seçmenine kadar çok rahat organize olabilen bir yapı… Geçmişte kapatılan her partinin yerine ondan daha güçlüsünü kurmayı başardılar… Ayrıca seçimlere parti olarak giremedikleri bir dönemde, güçlü oldukları illeri, kendi içinde bölgelere ayırarak, neredeyse hiç kayıpsız bağımsız milletvekilleri çıkardılar… Bu organizasyon gücüne sahip bir yapı, parti kapatmayla etkisiz hâle getirilebilir mi?
Başkaca bir faktörü daha hesaplamak lâzım… Amerikan seçimleri ve Biden yönetiminin olumsuz farkı bize fazlasıyla yansıyacak gibi görünüyor… Son zamanlarda AB ve ABD'ye yönelik 'olumlu, yapıcı ve dostane' mesajlar, aslında yaklaşan tehlikenin fark edildiğini gösteriyor… Bir süredir iktidarın dilinden düşmeyen 'reformlar' hesaplandığında, iktidarın bu anlamda zorda ve baskılar artmadan tedbir arayışında olduğu anlaşılıyor…
***
HDP'nin PKK'yla bağı kesmek, onun kanlı geçmişinden ve bugününden sıyrılmak gibi bir niyeti yok… Zaten böyle bir iradesi de yok… "PKK sizi tükürüğüyle boğar", "Türk ordusu Lice'de ormanları yakıyor", "Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptıkları Moğol istilasından bile beter", "Eğer askerlerin, polislerin katledilmesini istemiyorsanız 24 saatte bu ülkeyi bir barış yurduna, cennet yurduna çevirebiliriz", "Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz" gibi tehdit ve şantaj cümleleri HDP'lilerin birer rutinidir…
Türkiye adına trajik olan, ülkede iktidar olma barajının yüzde 50+1'e yükseltilmesi ve iktidar hesabı yapan her kesimin, olumlu veya olumsuz biçimde HDP'yi hesaba katmak mecburiyetinde kalması… Türkiye'nin hiç zaman kaybetmeden bunu konuşup çözmesi gerekiyor…