KKTC tanınma yolunda… Rum gergin, şok üstüne şok yaşıyor!
Rum-Yunan ikilisinin en çok korktuğu konu devletimiz KKTC’nin uluslararası boyutta tanınmasıdır. Adayı Yunan yapma yemini etmiş bu hayalperestler müzakereleri yeniden başlatma bahanesini öne sürerek KKTC’nin tanınmasını engelleyebileceklerini zannetmektedir. Yarım asır aralıklarla süren müzakerelerde adanın Elenleşmesi mücadelesi veren Rum-Yunan ikilisi hiçbir zaman çözüm konusunda samimi ve istekli olmadı. 2004 Annan Planı referandumuna hayır diyen, 2017’de Crans Montana’da masayı terk eden Rumların yeniden masaya oturma talepleri ciddiye alınacak cinsten değildir. Ada gerçekleri ve son dönemde yaşananlar KKTC’nin tanınmasının mümkün olduğunu ve bunun er veya geç gerçekleşeceğini göstermektedir. Rumlar için korkunun ecele faydası yoktur demek yerinde olacaktır. Geçtiğimiz hafta, yıllardır ortaya konan Rum tezlerinin sorgulanmasına neden olan ve KKTC’nin tanınmasının önünü açacak bazı gelişmeler Rumların paçalarını iyice tutuşturmuş ve KKTC’nin yakın zamanda tanınması ihtimali üzerlerine kâbus gibi çökmüştür.
İrlanda kökenli Birleşik Krallık Avam Kamarası Üyesi Sammy Wilson ‘Kıbrıs’ın kendi Hayırlı Cuma Anlaşmasına ihtiyacı var’ başlıklı yazısında Kıbrıs'ın yakın tarihine baktığında, Kıbrıs adası ile İrlanda adası arasında paralellikler kurmanın çok kolay olduğunu belirtirken, Kıbrıs’ta yaşanmakta olan olumsuzlukların baş sorumlusunun Rumlar olduğunu ortaya koydu. Wilson, bir yanda Yunan destekli ve BM tarafından tanınan Kıbrıs [Rum] hükümetinin, diğer tarafta ise Türkiye destekli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) var olduğunu, adanın BM tarafından sürdürülen ateşkes hattı boyunca bölünmesinin, 1974 Yunan darbesi ve ardından Türkiye'nin müdahalesinin bir sonucu olduğunu anlattığı yazısında “Şimdiye kadar, barışçıl bir çözüm bulmaya yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Bir kapsamlı çözüme en fazla yaklaşıldığı an ise 2004 BM Kapsamlı Anlaşma Planın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesi olmuştu, ancak Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmişti.” diyerek anlaşmazlığın uzlaşmaz Rumlar tarafından sürdüğünü vurguladı. Mevcut bölünmenin, 1963'te Cumhurbaşkanı Makarios'un Kıbrıs'ın Yüksek Anayasa Mahkemesi’ne karşı çıkarak anayasada tek taraflı değişiklikler önerip uygulamaya koyması ve sonunda adayı ikiye bölen uzun bir dizi olaya yol açmasıyla ortaya çıktığını belirten milletvekili Wilson, Kıbrıs'ta bu durumun açıkça Kıbrıs Türk toplumunun 'tanınmış' Kıbrıs hükümetinden rızasını geri çekmesine yol açtığını, bunun yerine, sınırın her iki tarafında tam olarak işleyen hükümetler, yönetimler ve demokratik sistemlerin var olduğunu yazdı. Wilson bütün bu tespitlerinden sonra “KKTC'nin BM tarafından bağımsız bir devlet olarak kabul edilmemesi için görebildiğim kadarıyla hiçbir sebep yok; aslında, Uluslararası Adalet Divanı'nın Kosova'nın bağımsızlığına ilişkin 2010 kararı, KKTC'nin talebine daha fazla yasallık sağlamalıdır” diyerek Rumların duymak istemedikleri gerçekleri net bir şekilde ortaya koydu. Rum tarafı, İngiliz Milletvekili Wilson’un yazdıklarının şokunu daha atlatmadan, bu kez de ABD’li Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Pete Sessions’un KKTC’ye Türkiye üzerinden yaptığı ziyaretle yeni bir şok daha yaşadı. Türkiye’den KKTC’ye hareketinden önce, İstanbul’da bulunan KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile görüşen Sessions, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından Cumhurbaşkanlığında kabul edildi. Cumhurbaşkanı Tatar, Kongre üyesi Pete Sessions ile Kıbrıs sorununun ele alındığı yararlı bir görüşme gerçekleştirirken, KKTC bayrakları önünde samimi pozlar verdi. Cumhurbaşkanı Tatar, uluslararası topluma ve ABD’ye, “Kıbrıs Türk tarafının iki Devlet ve egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüye dayalı yeni politikasını tanıma” çağrısında bulundu ve bu yeni politikanın, sadece Kıbrıs’taki taraflar için değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesinde sorunların çözümü için de uygulanabilir, adil ve sürdürülebilir bir temel oluşturacağını belirtti. Sessions, geçmişte Kıbrıs Rum tarafını ziyaret ettiğini, bu kez de ülkemizi ziyaret etmekten memnuniyet duyduğunu ve Kıbrıs Türk tarafının yeni vizyonu ile ilgili daha fazla bilgi edinmek istediğini ifade etti. Sessions, adadaki her iki halka saygı ilkesinin önemli olduğuna vurgu yaparak, bir anlaşmaya varılabilmesi için sağduyu ve büyük liderlik gerektiğini belirtti. Amerikan Yunan Enstitüsü (AHI), Sessions'ın KKTC ziyaretine anında tepki gösterdi. AHI açıklamasında, "Bu gezi, ABD ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin çıkarlarına aykırıdır ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yeniden birleştirme çabalarını baltalamakla tehdit etmektedir" iddiasında bulunuldu. AHI, Sessions'ın 3 Ağustos'ta KKTC’ye gerçekleştirdiği ziyareti kınadı. Konuyla ilgili açıklamada, Türkiye'nin ‘işgal ettiği topraklara’sözde yasa dışı Ercan havaalanından geldiğine atıfta bulunarak, Amerikalı bir siyasetçi için benzer bir emsali olmadığına da dikkat çekti.
Rum tarafında İngiliz Milletvekili Sammy Wilson’un köşe yazısının ve ABD’li Kongre Üyesi Pete Sessions’un KKTC ziyaretinin derin şoku yaşanırken, KKTC’nin Malezya’da ticaret ofisi açacağının Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile gerçekleştirdiği video konferans görüşmesi sonrasında açıklanması, Rumlarda yaşanmakta olan paniği doruğa çıkardı. KKTC’nin yer aldığı Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Eğitim Enstitüsü başkanlarının dördüncü toplantısında, KKTC Eğitim Bakanı ile Pakistan Eğitim Bakanı arasında yükseköğretim alanında bir memorandum imzalanması konusunda anlaşmaya varılması ise Rumları iyice gerdi. GKRY Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Theodoros Gotsis, ANT’'e yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum tarafının her iki konuyu da araştırdığını söyledi. Gotsis’in “Bilgilerin teyit edilmesi için girişim yapılacak ve bir sorun ortaya çıkarsa, böyle bir gelişmeyi önlemek için uygun adımlar atılacaktır” açıklaması Rum tarafında yaşanmakta olan panik ve endişeyi göstermeye yeterlidir.
Bütün bunlara ek olarak Rum Yönetimi Hükümet sözcüsü Konstantinos Letimbiotis’in büyük bir hayalperestlikle “Türkiye'nin tezini değiştireceğini umut ediyoruz” açıklamasına, Anavatan Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 14. Büyükelçiler Konferansı açılış töreninde yaptığı konuşmada "Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescili temel politikamızdır. Ege ve Doğu Akdeniz'de hak ve çıkarlarımızı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz.” diye adeta yanıt niteliğinde açıklamada bulunması, Rumların KKTC tanınacak gerginliğini maksimum seviyeye çıkardı.
Bu olumlu gelişmeler ve benzerleri artarak devam edecek ve KKTC muhakkak tanınacaktır. Rum-Yunan ikilisinin devletimizin tanınmasını engelleme girişimleri nafiledir ve bu çabalar sonuçsuz kalarak başarısız olacaktır.