Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Tolga ŞAHİN
Dr. Tolga ŞAHİN

Kızılay’a operasyonu AKP’den önce medyanın iki baronu başlattı!

1999’da Gölcük merkezli olarak meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem sonrasında devletin arama kurtarma faaliyetlerinde gecikmesi başta vatandaşlar olmak üzere, muhalif siyasetçiler tarafından da tepki çekti.

En büyük tepkilerden biri de Kızılay’a yönelikti. Medyada yer alan haberlere göre, Kızılay tarafından “çağın koşullarına” uygun olmayan ve “ilkel çadırlar” depremzedelere dağıtılıyordu.

Medyada yer alan haberlere göre Kızılay çadırlarının havalandırması, ısıtması yok, yağmurda su geçiriyor ve rüzgarda uçuşuyordu. Bunun yerine havalandırmalı, ısıtmalı, su geçirmeyen ve rüzgarda uçmayan yabancı çadırlar alınmalıydı!

Dönemin haberlerinde belirtilenlere göre, yıllarca depolarda bekletilen çadırların çoğu delik ve kirliydi, çadırlar küf koyuyordu ve yağmur geçiriyordu!

Avrupa’nın çadırları ise 3 kat yalıtımlı, Goreteks kumaştan imal edilmiş, soğuk ve sıcağı geçirmiyordu!

Medyada Kızılay çadırları ve Avrupa çadırları karşılaştırılıyordu sürekli!

Bu gazeteler arasında ikisi vardı ki Kızılay’a yönelik operasyonun başında onlar vardı!

Evet Kızılay çadırları belki kötüydü, kullanışlı değildi. Depremzedelerin konaklamasına uygun değildi ancak Sabah ve Hürriyet gazeteleri işi bambaşka bir boyuta taşıyordu.

Örneğin Hürriyet gazetesi Kızılay’ı hedef aldığı bir manşetinde, Kızılay’ın çadırlarının Şeker Ahmet Ali Paşa’nın 1897-1898 tarihli yağlıboya tablosundakilerle aynı olduğunu yazıyordu!

Halbuki çadırlar o dönemden kalma değildi, sadece şekilsel olarak birbirlerine benziyordu!

Ancak haberde aynen şu ifadeler yer alıyordu:

“İşte küçük gibi görünen bu çok önemli benzerlik, görevi afet günlerinde ülkemiz insanlarına destek ve hizmet vermek olan Kızılay’a yönelik eleştirilerin ne denli haklı olduğunu gösteriyor”

Okudukça inanmak istemeyeceğin haberde şu ifadelerde yer alıyor:

Kızılay’ın deprem bölgelerine neredeyse 19’uncu yüzyıl yapımı çadırları göndermesi, kurumun kendisini çağın koşullarına göre yenilemediğini aksine hala çok eskilerde kaldığını gözler önüne seriyor.

Sabah gazetesi ise Kızılay’a topyekun savaş açmıştı adeta!

Gazetenin bir sayısında yer alan haberde, “KızılAYIP” başlığı atılırken Kızılay Üsküdar Şubesi’nin hafta sonu olduğu için vatandaşlardan gelen yardımları kabul etmediği belirtiliyordu.

Sabah’ta yer alan bir başka haberde Kızılay çadırları ile Amerikan çadırları kıyaslanırken dünya standartlarını sağlayan Amerikan çadırlarının alınması gerektiği belirtiliyordu.

Haberde şu ifadeler yer alıyordu:

“Deprem bölgesine Nuh Nebi’den kalma çadırları göndererek sanki alay eden Demir (Kızılay Başkanı Kemal Demir kastediliyor), Ankara’daki binanın yapımı için trilyonlar harcadı”

Kızılay’ın trilyonluk gelir kaynağına sahip olduğu belirtilen haber şöyle devam ediyor:

“Kan merkezlerinden, laboratuvar hizmetlerinden, röntgen filmi, prezervatif ve oyun kağıdı satışlarından da para kazanmaya devam ediyor”

Habere göre, Kızılay’ın deposunda yer alan çadırların adeta 30 bin ve bu sayı yetersiz bir sayı!

“Çadırlar depremden kurutulanların hastalıktan ölmesine yol açacak kadar sağlıksız”

Sabah gazetesindeki köşesinde Gülay Göktürk de Kızılay’ı dinozor siyasilerin ele geçirdiğini belirtirken bunların kurumu kendileri gibi hantal, devlet kadar köhne ve beceriksiz hale getirdiğini yazıyordu.

Hızını alamayan Sabah gazetesi durmuyor, depremzedelere çadır gönderemeyen Kızılay Başkanı Kemal Demir’in kurumun ortağı olduğu Emek İnşaat’ın 5 yıldızlı otellerinde süit odaklarda kaldığını yazıyordu.

Gazete daha sonra Demir’in oğlunun işlerini manşetlerine taşıyor, milyon dolarlık villasının varlığı gündeme getiriliyordu.

Daha sonra Meclis’te 43 milletvekili Kızılay hakkında meclis araştırması talebinde bulunur.

Ek olarak Fazilet Partili (AKP kurulunca siyasete orada devam etti) Cemil Çiçek ve arkadaşları tarafından verilen önergede, "Varlık sebebi bugünlerde insanımızın yardımına koşmak olan Türkiye Kızılay Derneği''nin kendinden bekleneni veremediği, tam bir sorumsuzluk ve başıboşluk örneği sergilediği" öne sürülür ve Kızılay’ın tüm çalışmalarının gözden geçirilmesi, kaynaklarının nasıl ve ne ölçüde maksada uygun kullanıldığının belirlenmesi için Meclis Araştırması açılmasının zorunlu olduğu kaydedilir.

FP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler, "Kızılay''ı 25 yıldır sömüren yöneticilerden hesap sorulmasını" istedi.

Güler, Türkiye''deki her afetten sonra Kızılay''ın fekaletzedelerin yardımına koştuğunu ancak son depremde sınıfta kaldığını belirtti.

TSE Başkanı Ahmet Cafoğlu bazı çadır bezlerinin standarda uygun, bazılarının ise uygun olmadığının anlaşıldığını belirtti.

Yine Sabah gazetesinde yer alan haberde şu ifadeler yer alıyordu:

Kızılay''daki çadır skandalının ardından bu kez de "akraba ve hemşehri" skandalı patlak verdi. 1.900 personeli bulunan kurum çalışanlarının çoğunun merkez yöneticilerinin ve siyasetçilerinden yakınlarından oluştuğu belirlendi. Kurumda çalışan personelin çoğunun doğum yerinin bu kişilerin memleketi olan Bolu, Sivas, Rize, Ankara, Urfa, Adana olduğu dikkati çekiyor.

Kızılay Başkanvekili, eski parlamenter ve avukat olan Nurettin Özdemir''in oğullarından Serhan Özdemir, derneğin kadrolu avukatları olmasına karşın "sözleşmeli avukat", diğer oğlu Gültekin Özdemir Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdür Muavini olarak görev yapıyor. Özdemir''in, yeğeni Mesut Özdemir şef, başka bir akrabası Metin Özdemir ise Kan Merkezi''nde çalışıyor.

Genel Merkez Kurulu üyesi Fadıl Ünver''in kardeşi Şahin Ünver, Kızılay''ın tüm şubelerinin müdürü. Yeğeni Cengiz Ünver de, Fen İşleri''nde teknisyen.

Genel Merkez Kurulu üyesi Ahmet Kalkanoğlu''nun yeğeni Hayati Kalkanoğlu, Kızılay''da Alım Satım Müdürü. Kalkanoğlu, Hukuk Müşaviri Osman Kocamemik''in de eniştesi. Başka bir akraba Haldun Kalkanoğlu, Plan Bütçe Mali Kontrol Müdürlüğü''nde kontrolör, Özlek Kalkanoğlu ise Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğü''nde memur olarak görev yapıyor.

Afetlere bütçesinden yüzde 5, inşaat işlerine ağırlık veren Kızılay Derneği yöneticilerinin, inşaat ihalelerinin çoğunu eş, dost ve tanıdıklara verdiği ortaya çıktı.

Ekim 1999’da Demir istifa eder ve Kızılay’dan ayrılır.

Kızılay’ın AKP dönemindeki durumunu ise bir başka yazıda gündeme getireceğiz.

2018 yılında Kızılay’a yönelik soruşturmalarla ilgili konuşan Kemal Demir şu ifadeleri kullanıyordu:

Ben dünyanın en namuslu adamıyım iddiasında değilim. Hatalar olmuştur. Bunlar uyarıldığı zaman düzeltilecek hatalardır. Bu gerekçelerle yönetimi görevden almak hoş değil. Netice itibariyle 25 yıllık hizmetim var.

O dönem Kızılay’ın “büyük yolsuzluklarını”, “çadır skandallarını” gündeme getiren Hürriyet ve Sabah gazeteleri bugün Kahramanmaraş’ta yaşanan deprem sonrası Kızılay’ın acizliğini neden gündeme getirmiyor?

Geçmişte dünyanın en saygın kuruluşları arasında yer alan Kızılay’ın sadece çay, çorba ikramı yapan kurum haline getirilmesine neden ses çıkarmıyor!

Kızılay Başkanı bile açıklamalarının satır aralarında çadır eksikliğini itiraf ederken siz neden susuyorsunuz?

Kızılay’da bugün dönen dolapları neden yazmıyorsunuz?

Kızılay’ın nasıl siyasallaştırıldığını neden kaleme almıyorsunuz?

Operasyon emrimi bekliyorsunuz?

Kızılay gibi toplumun her kesimine hizmet eden bir kuruluşun nasıl siyasete alet edildiğinin kısa bir özetidir bu.

Siyaset kirli elini bir an önce yüzyıldan beridir bu toplum için çalışan Kızılay’ın üzerinden çekmelidir!

Yazarın Diğer Yazıları