Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kırım referandumu ve KKTC

Dünya kamuoyu geçtiğimiz Pazar günü Kırım’da yapılan referandum sonucunda Kırım’ın bağımsızlığını ilan ederek Rusya’ya bağlanmak istemesini tartışmaktadır. ABD ve AB, kısaca emperyalist Batı, referandumun uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve dolayısıyla ortaya çıkan sonucun meşru olmadığını, kabul edilmesinin mümkün olmadığını savunmaktadır.
ABD Başkanı Barack Obama, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri müdahaleyi sürdürmesinin bedelinin ağır olacağını açıkladı. Referandumun, Ukrayna anayasasının ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu belirten Obama, referandum sonucunun uluslararası toplum tarafından kabul edilmeyeceğini söyledi.
BM Güvenlik Konseyi üyesi Rusya ise Kırım’daki olanların tamamen uluslararası hukuka uygun olduğunu belirtmektedir. Rusya Devlet Başkanı Putin yaptığı açıklamada Kırım Cumhuriyeti’nin egemen ve bağımsız bir devlet olduğunu belirtti. Diğer önemli BM Güvelik Konseyi üyesi Çin ise sessizliğini koruyarak Kırım’da olanlara neredeyse duyarsız kalmaktadır.
Gerek ABD-AB’den oluşan emperyalist Batı ve gerekse Rusya ve Çin’in, bütün bu sömürücü ülkelerin, ‘uluslararası hukuk’, ‘demokrasi’, ‘insan hakları’ v.s. insanlık adına kutsal olan kavramları ağızlarına alacak yüzleri olmamalıdır. Maalesef mevcut dünya düzeninde hak ve hukuk, önemini oldukça yitirmiş, güç-kuvvet kullanımı önem kazanmıştır ve yine maalesef haklının değil, hakkın değil, güçlünün adaleti tecelli etmektedir.
Bu bağlamda, yakın geçmişte yaşanan birçok olay göz önüne alınarak, biz Kıbrıs Türklerinin, adanın kuzeyinde kurduğumuz egemen KKTC’nin, statüsünün gündeme getirilmesi ve gasp edilmiş haklarımızın iadesinin sağlanması şarttır. Güçlü ve Büyük Türk Milleti artık hakkın tecellisinin gerçekleşmesini yerine getirmelidir.
Dünya tarihindeki son gelişmeler güçlü emperyal ülkelerin hukuk tanımazlığının, kendi çıkarları doğrultusunda keyfi hareketlerinin birçok örneği ile doludur.
Kosova’da, Irak’ta, Afganistan’da, Güney Osetya’da, Abhazya Cumhuriyeti’nde, Çeçenistan’da, Filistin’de/Gaza’da, Doğu Türkistan, Libya, Cezayir ve Mısır’da olanları uluslararası hukukla, demokrasi ve insan hakları ile açıklamak mümkün müdür? Bütün bu yerlerde,askeri güç kullanımı belirleyici olmamış mıdır? Milyonlarca masum sivil insanın öldürülmesini uluslararası hukukla açıklamak mümkün müdür?Sözde insan hakları ve demokrasi adına dökülen kanları meşru görmek doğru mudur?
Halkların self-determinasyon, kendi geleceklerini belirleme hakkı ve dolayısıyla da kendi milli devletini kurma hakkı, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 1. maddesinin ikinci bölümünde açıkça belirtilmektedir.
Emperyalist Batı’ya, Rusya ve Çin’e göre Kıbrıs Türkünün kendi geleceğini belirleme hakkı yoktur. Bunlara göre Kıbrıs Türkü adanın sözde meşru devletine karşı ayaklanmış isyancılardır.‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin’ iki eşit ortağından biri olduğumuz, bu devletten zorla ve terörist saldırılar nedeniyle kovulduğumuz kabul edilmemektedir. 1963’te silahlı Rumların 103 köyümüzü basıp, yüzlerce kardeşimizi hunharca katletmiş olduğu gerçeğini kimse bilmek istememektedir. 1963’ten 1974 Mutlu Barış Harekatı’na kadar adanın yüzde üçüne hapsedilmiş Kıbrıs Türkünün o zorlu yıllarını anımsamak isteyen yoktur. 15 Temmuz 1974’te Yunan cuntası destekli darbe sonrasında Kıbrıs Türkünün mutlak bir katliamdan garantör Türkiye’nin haklı müdahalesi ile kurtulduğu gerçeğini duymak, bilmek isteyen yoktur. Emperyalizmin işine gelen, uluslararası anlaşmalara istinaden adaya müdahale eden garantör anavatan Türkiye’yi işgalcilikle suçlamak ve adadan ayrılması için gerekli çözümün koşullarını yaratmaktır. Aynı emperyalist güçler, yıllarca süren müzakerelerden çözüm alınamayınca kendi özgür irademizle kurduğumuz KKTC’nin yıkılması için ellerinden geleni yapmaktadır.
ABD’nin çıkarları gerekli gördü diye Irak’a, Afganistan’a, Mısır’a, Libya’ya müdahale edilebiliniyor, Kosova’nın bağımsızlığı tanınabiliyor. Rusya’nın çıkarlarının korunması çerçevesinde ise Güney Osetya ve Abhazya’nın Gürcistan’dan tek yanlı bir kararla ayrılıp ayrı bağımsız devlet kurmaları desteklenebiliyor. En son Kırım’da sahnelenen adeta uluslararası hukuk tanımazlık ve oldu bitti ile yaratılan fiili durum karşısında isyan etmemek mümkün değildir.
Kıbrıs Türk halkı yakın bir gelecekte düzenleyeceği bir referandumla anavatan Türkiye’ye iltihak etme kararı alırsa, hangi emperyal güç hangi yüzle buna karşı çıkabilecektir. Bir kez daha tekrar edeyim, kokuşmuş dünya düzeninde hak-hukuk-demokrasi-insan hakları falan yoktur; sadece güçlünün borusu ötmektedir.
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi Kıbrıs Türkü müzakere masasında bağlandığı zincirleri kırarak, onurla, şerefle kurduğumuz devletimiz KKTC’nin tanınmasını istemelidir.

Yazarın Diğer Yazıları