Kimlerin aklından geçiyorsa!
Tuhaf sayıklamalar başladı yine… Zulalarda ''ikinci çözüm süreci'' mırıldanıyor… Seçimlerin riskli olması, yeni arayışları mecburî kıldıkça bu yoklamalar artacak gibi…
Hep söyledik: Birinci çözüm süreci, bölgede devletin sadece adını bırakmıştı, ikinci çözüm süreci adını da bırakmaz!..
O kara döneme ait bir yığın utanç verici fotoğraf var ama en utanç verici olanlardan birini, siyasetin bütün unsurlarına ve milletimize tekrar hatırlatalım:
12 günlük operasyon bitmişti... Diyarbakır Silvan''da operasyonu gerçekleştiren askerler şehir merkezinden çekilirken ''halk'' görünümlü hainler güruhu tarafından yakın mesafeden hakaretlere, yuhalamalara, aşağılamalara maruz kalmışlardı...
Askerlerin ilçe merkezinden zırhlı araçlarla değil de yaya olarak çıkarılması, zaten başlı başına skandaldı... Ama hain koridoru içinden teker teker belirli aralıklarla yürütülen askerlerin içine düşürüldüğü hâl ve çocuklarımızın el uzatımı mesafeden hakaretlerle, terörist sloganları eşliğinde koşar adım yürümek mecburiyetinde kalması utanç vericiydi...
Tarihi bu toprakları savunma ve istiklâlimizi korumayla geçmiş Mehmetçik, unutulmaz bir ihanetin hedefiydi o gün... "PKK halktır, halk burada" sloganları atılırken, PKK''nın siyasî kanadı ise ''halkın tepkisi'' karşısında askerlerimizi aciz gösterip, yine de onları kendilerinin kurtardığına dair videolar hazırlıyordu... Halen YouTube''da bile var olan videolara "Silvan halkından ''asker uğurlaması'': Öldürdüğünüz halk sizi böyle korur!" başlıkları koyuluyordu...
Dün bu tablolara ses çıkarmayanlar, var olan ''isyan''ı, devletin on yıllardır sergilediği ''ceberutluk''la açıklamaya kalkanlardı... Her şey etki-tepki meselesiydi yani!.. İşte o atmosfer, Mehmetçiğin Silvan''dan ayrılırken âdeta ''işgal gücü çekiliyormuş, halk da onlara tepki gösteriyormuş'' propagandasına zemin hazırladı yıllarca...
***
Sahi, oturursalar kiminle oturacaklar?
Masa devrildikten sonra "PKK, Türkiye''yi ve Orta Doğu''yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK, Türkiye''yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK''nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar" diye örgütü adına tehditler savuran sözde milletvekiliyle mi?
PKK''lı teröristin cenazesinde ''Türkiye Cumhuriyeti''nin yaptıkları, Moğol istilasından bile ileri'' cinsinden tanım getirenlerle mi?
Yoksa Türk ordusunun Afrin harekâtı için "Kobane''yi savunduğumuz gibi Afrin''i de savunacağız. Afrin''e saldırı tüm Kürtlere saldırıdır. Afrin''e saldırı Amed''e, Kerkük''e, Mahabat''a saldırıdır. Bu duruma asla sessiz kalınmamalıdır. Halklarımızı sokağa sesini yükseltmeye ve demokratik tepkisini vermeye çağırıyoruz" diyebilen siyasetle mi?
"Eğer askerlerin, polislerin katledilmesini istemiyorsanız 24 saatte bu ülkeyi bir barış yurduna, cennet yurduna çevirebiliriz" şeklinde şantajda bulunan sözde milletvekiliyle mi ya da korucuları hedef alıp "Bu memleketten defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız o keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz" diye tehdit edebilen yine sözde milletvekiliyle mi?
***
Kalleşliğe ''kardeşlik'' kılıfı giydirilen, devletin alnına dayalı namlunun ''barış çubuğu'' gibi pazarlandığı utanç günleri çok ağır maliyetle geride kaldı… PKK''nın geri çekileceği ve silah bırakacağı söylendiğinde atılan o manşetleri unutmayalım… Gazeteler "PKK''nın çekilme güzergâhındaki 120 karakolda, ''Baykuşgözü'' termal kameralar çalışmayacak, Heron uçuşları yapılmayacak" spotları yayımlarken "Kamera kör, anten sağır" başlıkları atıyorlardı…
Bu çıkmaz sokağı yine aklından geçirenler varsa, bu ülkeye öncekinden çok daha büyük kötülük etmiş olurlar…