Kim müftü, kim Zühtü Cemil Bey?

Muş Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, yol kontrolü sırasında durumundan şüphelendikleri hurda yüklü bir kamyonu savcılık kararı çıkartarak aradı ve hurdaların altına gizlenmiş vaziyette 125 bin paket kaçak sigara ele geçirdi.
Buraya kadar sıradan bir haber. Ancak Anadolu Ajansı muhabiri Sabri Yıldırım’ın çektiği fotoğrafta görünen çıplak bir gerçek var. 125 bin kaçak sigara, polis tarafından açılan hurdaların altında görünüyor. Kamyonun sağ kapısında ise bir “Maşallah” figürü var. Figürde, çok minareli bir cami ve altında açılmış kitabın bir sayfasında “Allah” , bir sayfasında “Muhammed” yazısı var..
Kamyonun sahibi veya şoförü, dini bütün bir Müslüman olduğunu göstermeye çalışıyor ama aynı zamanda kaçak sigara taşıyor!
İşte bu gibi olaylara sık sık işaret ederek, halkımızın önemli bir bölümünün dinini bilmediğini söylerim. Fakat aklı fikri partizanlıkta olan bazıları, bu tespitlerle sadece AKP’ye oy verenleri kastettiğimi zannederek, İnternet sitelerinde akıllarınca yorumlar yapar...
Hayır, taşıdığı eroine muska yazdıran veya öldürdüğü adamı çöplüğe atarken boynunda asılı muskasına kıyamayan cahil vatandaşın partisinin ne önemi var!

***


Peki nasıl olacak? İslam dışı her türlü davranışı yapan ama İslami değerleri tam bir şekilperestlikle kullanan insanların cehaleti ortadan kaldırılmadan Türkiye, milletler mücadelesinde daha kaç adım gidebilir?
Geçenlerde Yeniçağ sürmanşetten hatırlattı: Yeni Anayasa için sık sık demokratikleşme ve uzlaşma çağrıları yapan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek 1992’de “Bakınız geçtiğimiz senelerde iki Almanya birleşti ve bu birleşmenin yıl dönümünü o ülkenin insanları, o ülkenin yöneticileri, Cumhurbaşkanlarıyla, Başbakanlarıyla iktidarlarıyla, muhalefetleriyle bir kilisede kutladılar. Uzun bir aradan sonra Türkî Cumhuriyetleriyle beraber, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 29 Ekim’i burada kutlama durumunda oldu ama biz o birliği şampanyalar patlatarak kutlamaya çalıştık yüzde 99.9’unun Müslüman olduğu bir ülkede. Şimdi bu birlik ve beraberlik nasıl sağlanacak? Türkiye’de yayın politikası, eğitim politikası, anlayış, sosyal telakkiler, benim yöremin bir amiyane tabiri ile camide gördüğünüz müftüye değil de meyhanedeki Zühtü’ye itibar ederse, onun temsil ettiği değerleri, ideoloji haline getirmeye çalışırsa, o zaman bu birlik ve bütünlük nasıl temsil edilecek” demişti...

***


Peki ama eroine muska yazdıran veya kaçak sigara taşıdığı kamyonun kapısına Allah ve Muhammed yazan anlayışı nereye koyacağız?
Hem sonra “iman ile paranın kimde bulunduğu belli olmaz” derler. Belki de meyhanedeki bir Zühtü, Allah nezdinde, camideki bir müftüden daha değerlidir. Bunu Cemil Çiçek veya bir başkası ölçebilir mi?
Dini değerleri günlük hayattaki küçük çıkarlara alet etmek, artık sosyolojik bir gerçektir. Bir yakınım anlattı: “İstanbul Bahçelievler Diş Sağlığı Merkezi’nde sırada bekleyen vatandaşlardan biri, randevusu olanlara öncelik tanınınca, ’Biz de namaz kılıyoruz’diye isyan etti! Fakat sıradaki başka bir vatandaş, ’Türkiye’yi ne hale getirdiniz? Senin namaz kılıp kılmamanla, bu sıranın ne ilgisi var? Namazını niye çıkarına alet ediyorsun’diye adamı susturdu...”
Biz AKP yöneticilerini işte bu din istismarını, hayatın bir parçası haline getirdikleri için eleştiriyoruz. Hâlâ imam-hatip ve başörtüsü kozlarını kullanarak müftü pozlarına giriyorlar ama Fethullah Gülen’in bu defa haklı olarak eleştirdiği gibi “havuzlar” ını da dolduruyorlar!
Bir Bayburtlu, diğerine sormuş:
-Ola, maç kaç kaç?
-İçi, içi..
-Kim içi, kim içi!
Bunun gibi kim müftü, kim Zühtü?

Yazarın Diğer Yazıları