Kazakistan “dost” kalınacak bir ülke
Gün geçtikçe gezegenimiz; refah, huzur ve barışa doğru adım atması gerekirken, ne yazık ki bunalımdan bunalıma geçiliyor.
Özellikle, Orta Doğu karmakarışık bir şekilde “tehlikeli” sinyaller veriyor.
İnsanlar bir türlü, rahat bir lokma hatta rahat bir nefes alamıyor.
Bu kaosun içinde, güçlü olmanın yanı sıra dostane ilişkilerin büyük rolü bulunuyor.
Bundan dolayı; ülkelerin, halkların bir birleriyle düşman olmamaları hatta yardımda bulunmaları büyük bir önem taşıyor.
Tabii ki; dostluğu ve devam etmesinin büyük zorluklarını, ancak iyi niyet ve sağduyu sağlıyor.
Üstelik ülkeler, bir birleriyle hem din, hem soy-sop ve tarihi süreç bakımından ilişkiliyse, beklenen ve sağlanan yarar büyüyor.
Ne var ki; aynı dinden, aynı soy-soptan sayılmalarına rağmen, çoğu ülkelerin dost olacaklarına bir birleriyle düşmanca davranışlar içinde olduğu görülüyor.
Dostluk yok menfaat var
Çünkü asırlardır, her ilişkiye “menfaat” egemen oluyor.
Buna örnek olarak, başta Arap ülkeleri gösteriliyor.
Bu arada, Türk kökenli ülkelerin de düşman olmamalarına rağmen pek dost olmadıkları da biliniyor.
Her ne kadar, Türkiye-Azerbaycan dostluğu kendisini çoğu zaman gösteriyorsa da, tam randımanlı olduğu söylenemiyor.
Zaten, en az on yıldan beri Türkiye’nin dış politikası ülkeyi zaman zaman zora sokuyor.
Bırakın Türk devletleri, bir çeşit esir hayatı yaşayan “Dış Türkler” e bile hiç sahip çıkılamıyor.
Kısacası, Türk dış politikası en “felçli” yıllarını yaşıyor.
Ancak, 25. kuruluş yıl dönümünü yaşayan Kazakistan gibi bazı Türk devletlerinin “iyi niyet” yaklaşımlarını da unutmamak gerekiyor.
Kazakistan, bağımsızlığını kazandıktan bugüne kadar, büyük mesafeler kat ederek Asya’nın gerçekten de parlayan yıldızı konumuyla öne çıkıyor.
Nursultan Nazarbayev’in ülkesi
Önce ulusal bütünlüğünü sağlayan Kazakistan, kaynaklarını iyi şekilde kalkınmaya harcamaya devam ediyor.
Kazakistan bölgede ve uluslararası diplomaside de dikkat çeken roller oynamayı başarıyor.
Denilebilir ki; Nursultan Nazarbayev, ülkesini sağlam temeller üzerine oturtarak istikrarlı bir Kazakistan hazırlıyor.
Hatırlanmalıdır ki; Çin ve Rusya gibi dünyanın en önemli ülkeleriyle komşu olup, Çin ile 2 bin beş yüz, Rusya ile 8 bin kilometre sınırı olan ve hiçbir problemi bulunmayan Kazakistan, sağlam adımlarla ilerliyor.
Türkiye-Kazakistan ilişkilerine gelince, istikbal vaat eden emin adımlarla yol alıyor.
Geçmişte, Türk Dilli Ülkeler İşbirliği’nin kurulması için girişimde bulunan Nursultan Nazarbayev’in haklılığını bugün Türk dünyası benimsiyor.
Nazarbayev’in bir Türk Akademisi kurulması konusundaki girişimlerinin, 2010’da hayata geçirildiği hatırlanıyor.
Bu yıl kutlanacak olan Kazakistan Savaşı Zaferi’nin 70. yılına Kazakistan ve Nazarbayev, büyük önem atfediyor.
Türk-Kazak münasebetlerinin son yirmi beş yılda aldığı mesafede de büyük payı bulunan Nursultan Nazarbayev, bugün Türk dünyasında bilge önderlerden biri olarak kabul görüyor.
“Türklüğümüzü çocuklarımıza ve bütün dünyaya öğretelim” felsefesinin sahibi olan Nursultan Nazarbayev, bir diğer vefa örneğini de altı yıl önce gerçekleştirip Astana’da Esil Nehri’nin kıyısına Büyük Atatürk’ün anıtını dikiyor.
16 bölgeye bölünmüş
Geçtiğimiz günlerde; Marmara Vakfı ziyareti sırasında, “sohbet” ettiğimiz Kazakistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Yerkebulan Sapiyev, ülkesinin Türkiye’ye karşı olan sevgisini anlatırken, Almatı ile İstanbul’un kardeş şehir olduğunu hatırlatarak tarihi gerçekleri bir bir saymaktan kendini alamıyor.
28 Ocak 1993’te kabul edilen Kazakistan Anayasası’na göre ülke “başkanlık” sistemiyle yönetiliyor.
Üniter, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanıyor.
İdari açıdan ise ülke, 14 idari eyalet (Oblast) ve iki özel bölge (Astana ve Almatı) olmak üzere 16 bölgeye bölünüyor.