Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

Kabile demokrasisi!..

Makamlar, görevler ve işler kendi başına bir anlam taşır mı, kendi başına bir bütünlük oluşturur mu?
Ya da, Türkiye’de belli makamlara gelen insanlar özgür müdür, o makamların gereklerini bilgi ve yetkileri dahilinde özgürce yapabilirler mi?
Sanmıyorum.

Sandık ve seçim güvenliğini sağlayın!..
Ülkemizde yaşananları gördükçe, birçok şeyin boş ya da göstermelik olduğunu anlıyoruz. Bu konuları medyadan izleyen milyonlarca insan, başka bir dünyada yaşıyor.
Başka bir ifadeyle, aslında birer hayal aleminde yaşıyoruz.
Uyumsuzluklarımız bundan.
Sinirlenmelerimiz bundan.
Şaşkınlıklarımız bundan.
Ve çok çalıştığımız halde başarısızlıklarımız bundan.
Fakirliklerimiz de...
Bizler, milyonlarca insan; bilgi ve beceri ile, okullarda okuyarak, eğitimimizi kurslarla, mastırlarla, doktoralarla süsleyip zenginleştirerek hedeflerimize ulaşacağımızı sanıyoruz.
İşte sorun orada çıkıyor.
Bakınız.
Önümüzde bir referandum var. 12 Eylül’de.
Hiç ilgisi olmadığı halde, iktidar kendi çıkarı gereği konuyu “Darbelerden hesap sorma” noktasına kilitledi, muhalefet bile bu yanlışlığı halka anlatamıyor. Yetersiz kalıyor.
“Adalet mülkün(devletin) temelidir” diyoruz. Ama, devletin cılkı çıkmış.
Adalet ve demokrasinin en önemli unsuru, seçimler. Peki seçimlerimiz(referandumlarımız dahil) ne kadar adaletli? Ne kadar demokratik ve hukuki?
Sandık başları ve sonuçlar ne kadar sağlıklı?
Bilgisayar programları ya da uygulamaları, hem seçim sonuçları hem de seçmen yazımları açısından ne kadar güvenli? Bunların denetimini kim yapıyor? Kazanan mı?
Ülkemizin büyük bölümünde hâlâ etkili olan aşiretler ve cemaatlerin seçimlere müdahalesi ve “özgür iradeyi yok etmesi” birer “demokratik ur” sayılmaz mı? Sayılır.
Araştırılması gerekir
2007 genel seçimlerinde, yüzde 10’luk seçim barajını aşamayacakları için PKK’lılar parti olarak değil, teker teker “bağımsız aday” biçiminde seçime girdiler.
Ve işe bakın ki, tam da TBMM’de grup kuracak sayıda, yani 20 kişi, elle koyulmuş gibi seçimi kazanıp milletvekili oldu!..
Halkın takdir-i iradesi herhalde!!

* * *

Türk Ordusunun bir emekli Koramirali (Atilla Kıyat), bir televizyon canlı yayınında (Habertürk TV), “1993-1997 yılları arasındaki faili meçhuller devlet politikasıydı” açıklamasını yapıyor!
Yıllar boyunca, “40 bin kişinin katili” diye halka sunulan “teröristbaşı Abdullah Öcalan’la dağda ya da hapiste görüşmek de devlet politikası!”
En son olarak, yeni MİT Müsteşarının 22 Temmuz’da İmralı’da Öcalan’la görüştüğü ileri sürülüyor. Doğru mu bilmiyoruz.
MİT gibi çok önemli bir kurumumuzun başındaki kişi Öcalan’la görüştü ise, kendi özgür iradesi ile mi görüşmüştür, yoksa hükümetin talimatı ile mi?
O yüzden, yazımın başında o iki soruyu sormuştum (Tekrar bakınız.)
Önceki MİT Müsteşarının da görüştüğü biliniyordu.

* * *

ABD’de yaşayan Fethullah Gülen diyor ki, “12 Eylül referandumunda mezardakiler bile oy kullanmalı!”
Bunun ne demek olduğunu, referandum sonuçları açıklandığında çok acı bir şekilde öğrenmeyiz umarım.
Adrese dayalı nüfus sayımında, boş araziler ve binalarda insanlar varmış gibi sonuç çıkması, mezarlıklardakilerin bile yaşıyormuş gibi gösterilmesi, bunların düzeltilmemesi haberleri büyük kuşku doğurmuyor mu?
YSK’nın seçime ilişkin uygulamaları, ta Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçildiği tarihten bu yana hukuken çok tartışmalı değil mi?
Hükümet ve yandaşları, niçin bir kez olsun Yargıtay ve AYM’yi eleştirdiği gibi YSK’yı eleştirmemiştir acaba?

* * *

Demokrasinin en önemli uygulaması seçimler hakkında bu büyük hatalarla yaşıyoruz. Ondan sonra da, “kabile demokrasisi” uygulamalarına sesimizi çıkarmıyoruz!
Ne diyor Mevlâna?
“Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar.”
Bizler de, “devlet aklı” kafesini kırdığı için, hepimiz başka bir yöne uçmaya devam ediyoruz.
Bu akıl göçü nerede sona erecek acaba?

Yazarın Diğer Yazıları