Suriye’de Esad sonrası KKTC’ye etkileri...
Suriye’de muhalif grupların harekete geçmesiyle Beşar Esad’in iktidardan ayrılması ve Suriye’de yeni bir düzenin kurulmasıyla birlikte bölgemiz birtakım önemli değişikliklere gebedir. Ortaya çıkacak jeopolitik, siyasi ve ekonomik dinamikler doğrudan olmasa da dolaylı yollardan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) etkileyecektir. Suriye’de önümüzdeki günlerde belirginleşecek olan rejim, Doğu Akdeniz’deki dengeler, mülteci krizleri, enerji rekabeti ve uluslararası aktörlerin bölgedeki politikalarını yeniden şekillendireceği için KKTC açısından bazı fırsatlar ve zorluklar ortaya çıkacaktır. Esad’in ayrılmasıyla birlikte Türkiye’nin Suriye’de kurulacak yeni düzenin iktidarıyla ilişkilerinin normalleşmesi beklenmektedir. Suriye’de Batı taraftarı olması beklenen iktidarın Türkiye ile yıllardır gergin olan ilişkilerini geliştirmesi ve bu durumun Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’deki KKTC’yi destekleme politikalarına doğrudan etki etmesi olasılıklar arasındadır. Esad sonrası dönemde Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG gibi Kürt unsurların geleceği, Türkiye’nin güvenlik politikalarını yakından ilgilendirirken, dolaylı olarak KKTC’yi de etkileyecektir. Türkiye’nin Kürt terörü ve Gazze’de devam etmekte olan insanlık dışı katliamlara/Filistin meselesine odaklanması, Doğu Akdeniz’deki KKTC politikalarını sınırlı olsa da gölgede bırakabilir. Ancak Türkiye’nin Suriye Kürtleriyle ilişkilerini normalleştirmesi durumunda, KKTC üzerindeki enerji ve deniz yetki alanları mücadelesine daha fazla kaynak aktarması da gündemde olacaktır. Ne var ki, Türkiye’nin Suriye’de yeni bir aktörle ilişkileri stabilize etmesi zaman alabilir ve bu süreç KKTC’ye verilen desteği de kısa vadede sınırlayabilir. Suriye’nin yeni hükümeti, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları konusunda aktif bir oyuncu haline gelecektir. Eğer Suriye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile iş birliği yaparsa, bu durum KKTC ve Türkiye’nin bölgedeki hak iddialarını zorlaştıracaktır. Suriye’nin Türkiye ile ortak deniz yetki sınırlandırması anlaşmasına gitmesi durumunda KKTC’nin bölgedeki enerji mücadelesinde pozisyonu güçlenebilir. Esad sonrası dönemde Suriye’deki güç mücadelesine dahil olan ABD, AB, Rusya ve Çin gibi aktörler, Doğu Akdeniz’deki stratejik hedeflerini yeniden belirleyecektir. Eğer çoğu BM Güvenlik Konseyi üyesi olan bu güçler, Kıbrıs meselesine daha fazla önem verirse, KKTC’nin uluslararası tanınma çabaları üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler oluşacaktır. Bu husus zaman içerisinde netleşecektir. Esad’in kaçması sonrası Suriye’de istikrar sağlanana kadar mülteci krizinin devam etmesi muhtemeldir. Bu kriz KKTC’yi etkileyebilir. Esed sonrası Suriye’nin GKRY ile ilişkileri seyri de oldukça önemlidir. Suriye’nin GKRY ile enerji konusunda iş birliği yapması, KKTC’yi bölgede daha da yalnızlaştırabilir. Ancak Suriye’nin Türkiye ile daha yakın bir ilişki kurması halinde bu tür bir iş birliğinin önüne geçilebilir. GKRY, Esad sonrası dönemde Suriye ile ilişkileri kullanarak KKTC’nin uluslararası alanda yalnızlığını artırmaya çalışacaktır.. KKTC’nin ,Türkiye’nin desteği ile Suriye’de oluşacak yeni yönetimle ilişki kurması, eğitim ve turizm alanlarında ekonomik katkı sağlanabilecektir.
Geçtiğimiz Salı günü 53 yıl aradan sonra ilk kez bir İngiliz Başbakan adayı ziyaret etti.İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer, günübirlik ziyaret için Güney Kıbrıs’a geldi. Starmer Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ile buluştu,başbaşa görüştü. İki lider yaptıkları açıklamalarda savunma, güvenlik, yatırımlar, ticaret, eğitim, teknoloji ve diğer tüm düzeylerdeki ikili ilişkileri güçlendirmek için birlikte çalışmaya yönelik güçlü iradeye sahip olduklarını bildirdiler. İngiltere’nin özellikle Güney Kıbrıs’ta bulunan üsleri nedeniyle Rum Yönetimi ile sıkı ilişkiler içerisinde olduğu ve yıllardır Rum tezlerine destek verdiği bilinmektedir. KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada Rum lider ile 5 ay içerisinde ikinci kez görüşen Starmer'ın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile de görüşmesi gerektiği belirtildi. Açıklamada, "Garantör güçlerden biri olarak İngiltere'nin iki tarafa eşit muamele etme yükümlülüğü bulunmaktadır" hatırlatması yapılırken, Kıbrıs Türk halkının varlığını görmezden gelmenin ve taraflardan sadece biriyle görüşmenin taraflar arasında güven inşa etme çabalarını ve farklı alanlarda anlamlı bir işbirliğinin önünü açma yollarını baltalayacağı uyarısında da bulunuldu. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Birleşik Krallık'ın iki tarafı doğuştan eşit olarak kabul ettiğini ve sürdürülebilir bir gelecek için her iki tarafı da teşvik etmek istediğini sadece sözle değil eylemle de göstermesini bekliyoruz" ifadeleri de kullanıldı. Kıbrıs Türk halkının varlığını kabul etmeyen Garantör Birleşik Krallık’tan taraflara eşit mesafede, adil ve dengeli yaklaşım beklenmemelidir. İngiltere KKTC’nin egemenliğini, Rum Devleti ile eşit statüsünü kabul etmediği sürece İngiltere’nin Kıbrıs görüşmelerine, Şubat ayında gerçekleşmesi beklenen 5+1 toplantısına dahil olmasına kesin olarak karşı çıkılmalı, Kıbrıs’taki İngiliz diplomatik misyonu ile temaslar kesilmelidir. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş muhakkaktır ki KKTC’yi olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Bu karmaşıklık içerisinde odaklanmamız gereken tek hedef KKTC’nin tanınmasıdır; gerisi boştur. Önümüze çıkan konjoktürel fırsatlar muhakkak doğru değerlendirilmelidir.