Kaan, ne zaman “Kağan” olur?

TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, Kaan savaş uçağı hakkında, "Bizim uçağımız F22-F35 arasında... Çok kısa sürede bitti, en hızlı biten uçaktır. Şu an elimizde bir tane var. 7 tane daha olacak. 2028'de hava kuvvetlerine vereceğiz, F16'lardan daha kuvvetli olacak. 2030-2032 yıllarında ayda 2 tane üretmeye devam edeceğiz. Alt sistemlerini yerli yaptırdık. Bütün alt sistemler ASELSAN'dan gelecek. MİLGEM'den gelecek. İniş takımları gelecek. Motoru dışarıdan, fırlatma koltuğu dışarıdan. Gerisi yerli. Allah bizi buraya kadar getirdi.” dedi...

***

Bu açıklamadan anlaşılan o ki “Kaan” adı verilen uçağın esas olarak kaportası yerlidir, motoru dışarıdan alınmıştır. Buna rağmen, Atatürk döneminde uçak yapan Türkiye’nin uzun bir aradan sonra yine uçak yapmaya çalışması çok değerli bir adımdır. Projede görev yapan herkesi kutlamak gerekir.

“Kaan” adı ise bana tarihin çarpıtılması gibi geliyor. Kelimenin aslı “kağan”dır... Oğuz Kağan, Bilge Kağan gibi... İlk hâli ise “kagan”dır. Türk yazıtlarında da “kaan” diye bir kelime yoktur. “Moğolca’da kaan şeklindedir” veya “İbranice kohenden gelir” diyenler var ama “kağan”dan bozma bu kelime, Türk kültürüyle çok da özdeşleşmek istemeyen İstanbul sosyetesinin tercihidir!

***

Diğer taraftan savaş uçağı geliştirmek için alt yapı hazırlamak gerekir. Kısa bir zamanda, kaporta yapmak da önemlidir ama motorunu kendiniz üretmediğiniz sürece dışa bağımlılıktan kurtulamazsınız.

Peki “Kaan”ın “Kağan” olabilmesi için hangi süreçlerden geçmek gerekir?

Bu konuda Rus askerî uzman İgor Korotçenko’nun değerlendirmesi, dışarıdan bakan bir göz olarak daha gerçekçi...

Sputnik’ten Tatiana Şuvalova’ya konuşan Korotçenko, “Hakikaten beşinci nesil savaş uçağı Kaan'ın ilk prototipinin uçuşu gerçekleşti. Dış görünüşüyle uçak, beşinci nesil savaş uçaklarının gerekli tüm parametrelerini karşılıyor. Bu da başlı başına büyük bir başarı ve atılım. Bununla birlikte, tam uyum için seyir hızı sağlayan bir motor ve faz dizili radar gibi iki noktanın daha karşılanması gerekiyor” dedi.

Rus uzman, "Kaan savaş uçağının oluşturulması gelecek için büyük bir iş, ancak bunu tam kapasiteyle hazır hâle getirmek 8-12 yıl sürecek. Silahlarla donatılmış hâlde bir dizi uçuş testi yapmak gerekiyor. Bu da büyük finansal yatırımlar ve güçlü bir elektronik sistemin varlığını gerektirir. Bu çok güçlü bir hedef... Türkiye, büyük jeopolitik hedefleri olan bir ülke ve beşinci nesil savaş uçağı, askerî-endüstriyel kompleksinin geliştirilmesi için ciddi bir adım. Türkiye, yeni savaş uçaklarını oluşturma yolunda, özellikle Rusya'nın deneyiminden de yararlanabilir.” diye konuştu.

***

Bu tür millî konuları, siyasetin malzemesi yaptığınız zaman değerini kendiniz küçültmüş oluyorsunuz. Parasını ödeyerek, Amerikan şirketinin gemisiyle uzaya astronot gönderir de medya gücüyle bunu büyük bir başarı gibi sunarsanız, inandırıcılığınızı tamamen kaybedersiniz...

Laf aramızda, 1983 yılında yani genç bir gazeteciyken, o zamanki gazetem adına Türkiye’den bir kişinin uzaya gönderilmesini organize etmeyi düşünmüş ve bu fikri arkadaşlarımla paylaşmıştım. Bir sponsor bulunsa, bu iş o zaman da yapılabilirdi ancak böyle bir yolculuk, sadece millî uzay programı için alt yapı geliştirmek yolunda kamuoyu oluşturmak için değer taşır, yoksa bilimsel bir atılım değildir. El atına veya gemisine binen çabuk iner. Elin motorunu kullanarak “yerli savaş uçağı yaptık” da diyemezsiniz. Yıllar önce Samsun’da bir mühendis, tek başına küçük bir uçak yapmıştı da maliyeciler, uçağa vergi koymuştu! Neyse ki TUSAŞ’a vergi tahakkuk ettirmemişler...

Yazarın Diğer Yazıları