İTO cevaplasın: İstanbul'da Türklerin elinde ne kaldı?
İstanbul Ticaret Odası, “Türkiye’de Ticaretin Öncü Kuruluşu, Dersaadet Ticaret Odası 1882-1923” adı ile kurumun tarihçesinin bir bölümünü kitap olarak yayımladı.
Eser hazırlanırken, Hakkı Nezihi’den çok önemli bir alıntıya yer verilmiş:
“Ticaret piyasası 1880’lere doğru birkaç küçük istisna dışında tamamen yabancı şirket ve firmaların veya bunların yerli gayrımüslim ortaklarının hakimiyetindeydi. Mesela Dersaadet Ticaret Odası’nın kuruluş arifesinde İstanbul’daki sigorta şirketleri, vapur acentelari, banka ve borsalar, sarraflar, limon tacirleri, koza ve ipek işletmeleri, simsarlar, pamuk tüccarları, kumaş tacirleri, un tüccarları, inşaat malzemecileri, ham dericiler, kürkçüler, sarık tacirleri, kılıç imalatçıları, yaprak tütün tacirleri, tartı aleti imalatçıları, çay tüccarları, sigara imalatçıları, yabancı veya yerli gayrımüslim idi.
Müslümanlar ise daha çok şekercilik, halıcılık, çadırcılık, hasırcılık, ıtriyatçılık, ecza ve baharatçılık gibi geleneksel sektörlerde göze çarpıyordu.”
Eserin 25’inci sayfasında yer alan bu ifadeler, Hakkı Nezihi’nin yine İTO yayını olan “50 Yıllık Oda Hayatı 1882-1932” adlı eserinin 28’inci sayfasından alınmış.
* * *
İşte Osmanlı’yı yıkan, asıl bu tablodur!
Peki ya bugün?
İstanbul Ticaret Odası, bugünkü ticaret piyasasının kimin hakimiyetinde olduğuna dair neden ciddi bir araştırma yaptırmıyor? İstanbul’daki bankalar ve sigorta şirketleri, borsa, haberleşme, enerji gibi sektörler kimin elindedir?
Müslümanların, yahut Türklerin elinde ne kalmıştır?
Bütün bunları gerçek verilerle ortaya koymak herhalde İstanbul Ticaret Odası’nın, görevi olsa gerek.
Gerçi bankalar ve borsa ile ilgili rakamlar var, özelleştirme adı altında hangi yabancı şirkete hangi Türk şirketinin satıldığına dair bilgiler herkesin elinde mevcut. Hatta bu veriler, Türkiye’nin bağımsızlığına düşkün olan insanlar tarafından uzun listeler halinde ilgilenenlere gönderiliyor. Fakat İstanbul Ticaret Odası’nın ve İstanbul Esnaf ve Sanayi Odası’nın bu tablo karşısında bir diyeceği olmalı değil mi?
Yaklaşık 15 yıldan beri, neredeyse üç yazıda bir ekonomideki bu yabancılaşmaya dikkat çekerim ama henüz bu iki oda bir durum raporu bile çıkarmadı.
Oysa, bu iki odanın, üyeleri adına kıyameti koparması gerekirdi.
Neden sesleri çıkmıyor? Çünkü hükümetlerle iyi geçinmek istiyorlar. Zaten İstanbul Ticaret Odası’nın yönetimi, iktidar partisinden bağımsız olarak oluşturulmuş değildir.
Ticaret erbabının hakkına, hukukuna sahip çıkmak sadece bizim işimiz mi?
Kendi hakkına, hukukuna sahip çıkmayanlara biz ne kadar ve nereye kadar sahip çıkabiliriz?
Böyle giderse, Türklerin elinde hiçbir ticari faaliyet kalmayacak!
* * *
Ayrıca ticaret erbabının en güçlüleri, medyada Türkiye’nin çözülmesi için uğraşanlara para akıtır da milli kültürle ilgili tek bir projeye bile neden destek vermez?
Bu odaların kendi fikirleri, kendi stratejileri, kendi kimlikleri yok mudur? Hep hükümetlerin peşinde mi gideceklerdir?
İktidar partisinin durumu çok net! Türkiye’yi haraç-mezat satıyorlar. Öyle ki sıra kıyı şeridine, akarsulara, yaylalara ve tarım arazilerine geldi!
Türklerin elinde hiçbir sektör kalmasın diye uğraşan, ilâcı eczacının elinden alıp, çoğu yabancıların elinde olan marketlerde satmayı düşünen, tarım ürünlerini bile Türkiye topraklarında ama küresel dedikleri sermaye sahiplerine ürettirmenin yollarını arayan bir iktidara karşı en küçük bir uyarıda bulunmayan bu odalar ne işe yarar Allah aşkına?