“İstanbul merkezli hırsızlık operasyonu”

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, hırsızlık operasyonlarına devam ediyor! Anadolu Ajansı’nın “İstanbul merkezli hırsızlık operasyonu” başlıklı haberine göre İstanbul, Ankara ve Bursa’da çok sayıda iş yerinden ziynet eşyası, saat, elektronik malzeme çaldıkları iddiasıyla aranan üç kişi, Ümraniye’de yakalandı. Üç şüpheliden ikisi tutuklandı.
Haberde dikkatimi çeken ifade başlığıydı! “İstanbul merkezli hırsızlık operasyonu” deyince, insanın aklına ayakkabı kutuları ve çikolata kutuları içindeki paralar, yatak odasındaki yedi kasada bulunan paralar, para sayma makinesi, havuzdaki paralar ve ayrıca sıfırlanan paralar geliyor!
Bir de saat var! Her iki operasyonun ortak noktası bu. Bir bakanın kolunda rüşvet olarak bulunan çok pahalı saate hâlâ el konulmadı ama saat çalan hırsızlar yakalandı!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “Hırsız artık devlet sırrı olmaktan çıktı. Onun kim olduğunu artık Türkiye ve bütün dünya biliyor” diyor.
Biliyorsa, polis neden yakalamıyor?

***

Beşir Atalay ise “Partimize, hükümetimize karşı, şu anda yürüyen sisteme karşı, belli komplolar, belli düzenler var. Onların uluslararası boyutları var, yurt içinde maalesef taşeronları var. Taşeronları kimi zaman terör olmuştur, kimi zaman başka unsurlar. Ama bu defa dostlarımızı taşeron olarak maalesef devreye soktular” dedi! Atalay’ın “dostlarımız” dediği unsur, Tayyip Erdoğan tarafından, casuslukla, sınavlarda sahtekarlıkla, devlet adamlarına ve iş adamlarına şantaj yapmakla suçlanıyor!
Yani Atalay, Tayyip Erdoğan’ın ağır suçlamalar yönelttiği kişilere “dostlarımız” diyor! Aradaki dostluğu bütün dünya biliyorsa polis neden yakalamıyor?

***

Mehmet Şimşek, “17 Aralık süreci aslında doğrudan doğruya iki şeyi hedef alıyor; Türkiye’nin istikrarı ve güven ortamı, bir de aslında Türkiye’nin geleceği, hepimizin geleceği açısından çok önemli olan çözüm süreci” diye konuştu.
Oysa 17 Aralık süreci, doğrudan doğruya hırsızları hedef almıştı! Evet operasyonun arkasındaki iradenin siyasi hesapları da var ama, dört bakanın rüşvet almak suçlamasından dolayı istifa ettiği bir gerçektir. Üstelik haklarındaki fezlekeler TBMM’ye geç gönderilerek de ayrı bir suç işlenmiştir.
Bu gecikme, kimin siyasi geleceğini kurtarmak içindi acaba?
Aslında söz konusu rüşvetler alınırken polis suçüstü yapabilecek durumdaydı. Çünkü hırsızları kameralarla takip ediyorlardı. Yakında rüşvetin görüntüleri bile çıkarsa şaşırmam.
Suçüstü yapsalardı, bakanları da kelepçeleyip götürebilirlerdi!
Sahi polis neden suçüstü hükümlerini uygulamadı?

***

CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, “Hükümetin tamamen medyayı, hukuku, insanları, kamuyu, havada uçan kuşu, yerde gezen karıncayı kontrol etme çılgınlığına kapıldığını düşünüyorum” dedi! Tayyip Erdoğan, Neşat Ertaş’ı severdi. “Havadaki turnalardan, / Su içtiğin kurnalardan, / Yerdeki karıncalardan, / Ben seni sevdiğim gözümden, sakınırım, kıskanırım” türküsünü de çok dinledi herhalde!
Havada uçan kuştan da yerdeki karıncadan da süt sağmaya çalışmasının bir sebebi var! Onu “İslâmcı” denilen yazarlardan biri açıkladı: Zekât vermek! İyi de bir Başbakan, zekat paralarını evde topladıktan sonra, operasyon sabahı niçin sıfırlamak ister?

***

Su Yalıtımı Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karahan, “Depremdeki yıkımın sebebi paslanmadır” diye bir açıklama yaptı. Karahan, “Herhangi bir yoldan binaya sızan suyun donarak veya kimyasal tepkimelere girerek paslanmaya yol açması, donatının özelliğini yitirmesine ve yapının taşıyıcı sisteminin zayıflamasına sebep oluyor” bilgisini verdi.
AKP’nin yıkımının sebebi de paslanma olmasın! Rüşvet ve yolsuzluk, binanın özelliğini yitirmesine ve çürümesine sebep olmadı mı?

Yazarın Diğer Yazıları