İstanbul artık millî güvenlik sorunudur

Düzce''deki son depremden sonra daha çok ve daha tedirgin biçimde sorulmaya başlandı: İstanbul''da yaklaşmakta olan depremin sonuçları ne olur?

Yıkılacak bina sayısından ölü sayısına, ekonomik çöküşten siyasî felaketlere ve bağımsızlığın tehdidine kadar bir yığın tartışma konusu var… Bir devlet açısından işin en sıkıntılı yanı, ekonominin can damarının deprem riski çok yüksek bir alana oturtulması ve nüfusun burada yoğunlaşması… Oysa öngörebilen devlet, bu riskin muhtemel yıkıcılığına karşı, tahribatı en aza indirebilecek tedbir almalıydı…

Dünyada başarılı örnekleri var… Siyasî, coğrafi veya ekonomik gerekçelerle ağırlığı başka bölgelere kaydırılan veya sıfırdan inşa edilen şehirler bulunuyor…

Geçen yüzyılın ikinci yarısına kadar Brasilia diye bir şehir yok… 1950''lerde birkaç yıl içinde inşa ediliyor ve Brezilya''nın başkenti oluyor… Son derece iyi planlanmış bu yeni şehrin 4 milyon nüfusu var…

Kazaklar, 1998''de başkenti Almatı''dan Astana''ya taşıdılar… Siyasî sebeplerin yanı sıra nüfusun da güneyde yoğunlaşmasını önlemek gibi bir amaç vardı burada… Astana, gittikçe artan bölgesel bir cazibeye sahip şimdi…

Çin, komünist dönemde yüzlerce yeni şehir inşa etti… Küresel rekabetin içindeki payı arttıkça son 30 yılda yeni şehirleşme patlama yaptı…

Nüfusu diğer şehirlerle kıyaslanamayacak olsa da Avustalya''nın başkenti Canberra''yı da vurgulayabiliriz… Geçen yüzyılın başına kadar böyle bir şehir yok…

2050 yılında nüfusunun 40 milyona dayanacağından endişe edilen Kahire için Mısır devleti başkenti taşımak için harekete geçti bile…

Endonezya''nın başkenti Cakarta''nın İstanbul''a benzeyen riskleri var… Cakarta nüfusunun 4''te 1''i deniz seviyesinin altında yaşıyor… Dünyadaki iklim değişiklikleriyle birlikte deniz sularının yükselmesi ve sık sık yaşanan seller şehri tehdit ediyor… Şimdi Cakarta''nın yükünün ülkenin başka bölgelerine kaydırılması planlanıyor…

Yine nüfus yoğunluğunu azaltmak için Güney Kore''nin, başkenti Seul''den 2030''a kadar kademeli biçimde taşımayı planladığı biliniyor…

***

Türkiye çok çok önce ''İkinci İstanbul'' gibi projeleri hayata geçirmek zorundaydı… Hem muhtemel depremin insan ve ekonomi kaynaklarımıza vuracağı darbenin etkisini azaltmak hem de nüfus yoğunluğunu başka bölgelere kaydırmak için bu gerekliydi…

Nüfustaki abartılı yığılma yetmiyormuş gibi kaçak sığınmacılar yüzünden ileride bir ''suç cenneti''ne dönüşme ihtimali artan şehrin kurtarılması gerekirdi… Böyle giderse zaten ''denetlemez'' kimliği pekişecek olan şehrin yükünün hafifletilmesi lâzımdı…

Su ve enerji kaynaklarına yakın, limanlara kolayca ulaşılabilen, cazip hale getirebilmek için olağanüstü teşviklerle desteklenen, rekabet gücü anlamında pozitif ayrımcılıktan yararlanabilen yeni ve modern şehirler inşa etmemiz gerekiyor…

İstanbul''un mevcut durumu, açıkça bir millî güvenlik sorunudur… İstanbul''dan tutuşacak bir yangın, zincirleme biçimde bütün ülkeyi etkileyecektir… İstanbul ve çevresinin finansal merkez kimliği kalsa da fay hattı üzerindeki sanayi birikimi, o olağanüstü tedbirlerle, yeni vahalar inşa ederek kaydırılmalıdır…

***

Siyaset kurumu maalesef rantla fazla iç içe… Siyasetçiler keşke o rantı kestirme yollarda değil de İstanbul''un devasa kentsel dönüş projelerinde arasalar ve -ona da razıyız- paylarını da alsalardı!.. Zarar etsek bile hiç olmazsa şehir ve insanı fayda görürdü!..

Diliyoruz yöneticiler, kimi Afrika ve Asya ülkelerinin yöneticileri kadar basiretli davranır ve 2050''leri, 2100''leri hesaplamayı, önümüzdeki seçimleri hesaplamaktan daha önemli görürler!..

Yazarın Diğer Yazıları