İsrail Saldırısı, BATI ve Arap Dünyası

HAMAS’ın 7 Ekim 2023 saldırısının ardından, İsrail’in başlattığı uluslararası hukuka aykırı ve insanlık suçlarıyla dolu yıkıcı savaş devam ediyor. Aslında, İsrail’in saldırılarını savaş tanımıyla bağdaştırmak savaşa haksızlık olur. Çünkü savaşın hukuku, etiği ve savaşın kuralları var. İsrail, savaşın tanımına uymuyor; katliam yapıyor. Ve İsrail’in 21’inci yüzyıldaki bu vahşetine, İkinci Dünya Savaşı sonunda kurulan örgütler somut adım atmıyorlar. ABD ve AB’nin, merkezlerinde konumlandırdığı insan hakları değerleri tümüyle iflas etmiş. Rusya-Ukrayna savaşında, Rusya’ya karşı atılan somut adımların hiçbiri İsrail için gerçekleşmedi. ABD ve AB, bu ikiyüzlülüğü bir utanç lekesi olarak tarihlerine kaydediyorlar. Sekiz dakikada bir çocuğun öldürüldüğü katliama rağmen, İsrail’i desteklemeyi sürdürüyorlar. Batı’da etik değerler, bu anlamda iflas etmiştir.

ALMANYA’NIN İBRETLİK POLİTİKASI

İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Almanlar, bir taraftan harabe sokaklar arasında ölmüş at eti yiyerek yaşamlarını sürdürürken, öte yandan yeni bir yönetim sistemi hakkında düşünmeye başlarlar. Dönemin Almanya Şansölyesi Konrad Adenaur, bu manzara karşısında şöyle der:

“Umarım bir daha İsa bile gelse, tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız.”

Alman Papaz Niemmöller’in şu itirafı ibretliktir:

“Önce Komünistlere saldırdılar, ses çıkarmadım, çünkü Komünist değildim. Sonra Yahudilere saldırdılar, ses çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Sonra Katoliklere saldırdılar, ses çıkarmadım, çünkü Katolik değildim. Sonra bana saldırdılar ve artık sesimi çıkaracak kimse kalmamıştı…”

2023’ün Almanya Başbakanı Scholz, İsrail'in bir demokrasi olduğunu ve uluslararası hukuka uygun hareket ettiğini söyledi. İkinci Dünya Savaşı Almanyası’ndan bugünün Almanyası’na…. İkinci Dünya Savaşı sonunda, ölmüş at eti yemek zorunda kalan Almanya’nın, katliam yapan İsrail’i desteklemesi ibretliktir.

İSLAM ÜLKELERİ VE ARAP BİRLİĞİ

57 ülkeden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı ve 22 ülkenin üye olduğu Arap Birliği, İsrail saldırılarının ancak 36’ncı gününde toplanabildi. Zirve bildirisinde, sadece dilekler sıralandı. Somut tek bir adım yok. Petrol üretimini kısabilirlerdi; yapmadılar.

Suudi Arabistan Kralı Faysal, 1973 yılında petrolü siyasi bir kart olarak kullandı. Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği’nden (OAPEC) ambargo kararı çıkarttı. Kral Faysal, iki yıl sonra ABD’den dönen yeğeni tarafından öldürüldü. Suikastı, CIA ve MOSSAD planlamıştı. 1973 yılında, petrolü keserek İsrail ve ABD’ye büyük darbe indiren Suudi Arabistan Kralı Faysal vardı, şimdi o da yok. Bugün petrol ve ABD üslerinin kapatılması kartını kullanabilecek Arap dünyasında bir lider yok. Tek bir Arap lider bile, bu süreçte Filistin’i Doğu Kudüs’ü ziyaret etmedi.

Toplantı sonuç bildirisinde, “FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu” vurgulandı. Yani, Arap ülkelerinin HAMAS’lı bir çözüm istemedikleri ortaya çıkıyor. HAMAS’ı, Filistin halkının temsilcisi olarak görmüyorlar. Müslüman Kardeşler çizgisinde olan ve İran’la bağlantısı bulunan HAMASın varlığından rahatsız olan Arap ülkeleri çoğunlukta.

ARAP ÜLKELERİ VE ABD

Katar, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Umman, Ürdün ve Irak’ta ABD üsleri var. ABD’nin bölgedeki en büyük üssü, 10 binden fazla askeriyle Katar'daki Hava Üssü. Bahreyn'de 5’inci Filo var. Bölgede en fazla ABD askeri (15 bin) Kuveyt’te. Birleşik Arap Emirlikleri'nde, beş bin ABD askeri var. İsrail’in saldırısı nedeniyle, üssü kapatan tek ülke var mı? Yok…

Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan; İsrail’de diplomatik temsilci bulunduran Arap ülkeleri. Sadece Ürdün, elçisini geçici olarak çekti. Diğer ülkelerden tek bir adım yok.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail’in “Vadedilmiş Topraklar” hedefinin önünde Irak, Suriye, Libya engeli vardı. 2003 ve 2011’de, ABD bu ülkeleri parçalarken hangi Arap ülkesi ABD’ye yardım etmedi? Ara ki bulasın…

İsrail Başbakanı Netanyahu, Arap liderlere meydan okudu: “Arap liderlere şunu söylüyorum. Çıkarlarınız, iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız... Sessiz kalın!” Arap liderlerden biri, bu açıklamayı yüksek sesle kınadı mı? Hayır…

Filistin sorunu, Arap-İsrail sorunuydu. Irak, Libya, Suriye’nin parçalanmasına yardım eden Arap ülkeleri, sorunu İsrail-HAMAS sorununa indirgediler. Ve aslında, o zaman Filistin yok edildi…

KADER Mİ?

Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafyada. Ama birinde refah ve özgürlük, diğerinde baskı ve yoksulluk var. Japonya deprem coğrafyasında. Oysa, depremlerde en fazla can ve mal kaybı Japonya’da değil. Japonya şiddetli depremlere rağmen, zengin ve gelişmiş bir ülke olarak yaşamayı sürdürüyor. Japonya gibi ülkelerde sorgulanan, hesap veren, denetlenen sistem hüküm sürüyor. Kuzey Kore gibi ülkelerde ise, sorgulanmayan, denetlenmeyen, hesap vermeyen, liyakat yerine biat kültürü etkili olan sistem geçerli. Demek ki, coğrafya kader değil. Ülkenin kaderi, bilinçli cehaletle doğru orantılı…

İbn-i Haldun’un, “Akletmek (akıl yürütmek), Müslümanlık tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil (aşağılanan,­ horlanan) bir hâle düştüler’” sözü, aslında gelinen ve yaşanan durumun bir özetidir. Akıl yürütmeyi, doğru düşünmeyi mantık ve matematik öğretir, din değil.

Başkalarından satın aldığı silahla birbirini öldürmeyi ve başkasının bulduğu ilaçla iyileşmeyi kader diye tanımlayan coğrafyaya bahar gelmez… Sekiz asırdır gelmedi…

İslam Dünyası sorgulamalı… Sorgularsa yolu Atatürk’e çıkar… İslam Dünyası’nın en büyük şansına, Tarihin Kıskandığı Lider’e çıkar…

Yazarın Diğer Yazıları