Türkiye ve caydırıcılık

4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde, bir binbaşı komutasında 11 Türk Silahlı Kuvvetleri personeli, ABD askerleri tarafından yanlarında Peşmergeler bulunduğu halde başlarına çuval geçirildi. 60 saat boyunca alıkonularak sorgulandı. Bu olay, bir kırılma noktasıydı. ABD’ye nota verilmedi ve çuval geçirme olayı karşısında gereken tepki gösterilmedi. (1) Oysa, Devlet bu düşmanca tutuma karşılık vermeliydi, vermedi.

Türkiye-Suriye sınırının 37 kilometre güneyinde bulunan Türk toprağı Süleyman Şah Saygı Karakolu (Türbesi), 22 Şubat 2015’te bulunduğu bölgeden tahliye edilerek sınırın yaklaşık 200 metre yakınına getirildi. Bu bir geri çekilmeydi. Uluslararası hukuka göre, vatan toprağı terk edilmişti. Türbe, henüz yerine taşınmadı.

***

Yunanistan, 2012’de ekonomik krizle boğuştuğu dönem dahil, sonraki süreçte, Ege’de Askersizleştirilmiş Adalar ve Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş ada/adacık/kayalıklarda (EGAYDAAK) statüyü kendi lehine değiştirdi. Askeri birlikler konuşlandırdı, kendisine ait olmayan ada/adacıkları sahiplendi. Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkı vardı. Ancak Türkiye, sadece kınama açıklamalarıyla yetindi. Mütekabiliyet prensibini yerine getirmedi. Oysa, aynı Türkiye’nin 1996 Kardak Krizi’nde attığı adımlar belliydi. (2)

***

2019’da, Türkiye Rusya’dan 2.5 milyar dolar karşılığında S-400 hava savunma sistemi satın aldı. ABD, Türkiye’yi F-35 savaş uçağı üretim projesinden çıkardı ve anlaşma yaptığı F-35 savaş uçaklarını vermedi. ABD, Yunanistan ve GKRY’yi tercih eden bir politika izlemeye başladı. Türkiye, S-400 alımında risk analizi yapmamıştı. Aynı Türkiye, yaptırım uygulayan ve F-35 vermeyen ABD’ye, bu kez F-16 alımı için tekrar gitti. Bu politika, uluslararası ilişkiler açısından büyük bir çelişkiydi. Bu durum, Türkiye’yi hem ekonomik katkı hem de gelişmiş savaş uçağı edinme yönünde oldukça olumsuz etkiledi. 2.5 milyar dolar ödenen S-400’ler kullanılmadı. Şimdi de, Yunan medyasında, Türkiye’nin F-35 uçağı alabilmesi için S-400’lerin İncirlik’te ABD kontrolü altında bulundurulması yönünde ABD ile Türkiye’nin uzlaşma aşamasında olduğu belirtiliyor. S-400’ler neden satın alındı? Devlet böyle büyük hata yapar mı? Yaklaşık 10-15 milyar dolarlık zararı kim ödeyecek? Risk analizi neden yapılmadı? Bağımsız bir devlet, satın aldığı stratejik düzeydeki silahı kullanmaz mı?

***

Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının da bulunduğu kritik Watya Hava Üssü’ne 5 Temmuz 2020 gecesi Fransız yapımı Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait savaş uçakları tarafından bombalandı. (3) Türkiye gerekli tepkiyi göstermedi.

27 Şubat 2020’de, Rusya Suriye’de 35 askerimizi şehit etti. NOTA verilmedi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar olaydan sonra yaptığı açıklamada “Birliklerin bulunduğu yerlerin önceden Rusya’nın sahadaki yetkilileri ile koordine edilmesine rağmen maalesef bu saldırının gerçekleştirildiğini” söyledi. (4) Rusya özür bile dilemedi. Hiçbir sorun yokmuş gibi, Cumhurbaşkanı’nın yer aldığı Türk heyeti Moskova’da Putin’i ziyaret etti. Oysa, bu düşmanca tutuma karşılık verilmeliydi, verilmedi.

***

30 Ağustos 2022: İzmir’deki NATO Müttefik Kara Komutanlığı (LANDCOM) sosyal medya hesabından 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümünü kutlar: "Bugün Türk bağımsızlığının 100. yıl dönümü. Zafer ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü kutlamalarında NATO ve ötesindeki Türk müttefiklerimizin yanındayız." (5) Yunanistan paylaşıma tepki gösterir, NATO’nun paylaşımını, “kabul edilemez bir adım” olarak nitelendirir. Ve NATO’ya kutlama mesajını sildirir. Oysa, aynı NATO, 25 Mart 2022’de Yunanistan’ın Bağımsızlık Günü’nü bu şekilde kutlamıştı. O zaman, Türkiye’nin itirazı olamamıştı. Buna rağmen, Türkiye mesajın silinmesine engel olamaz. 71 yıllık NATO üyesi Türkiye, NATO’nun ikinci büyük gücü değil miydi? NATO üyesi Türkiye, NATO’da Yunanistan’dan daha güçlü değil miydi?

***

ABD, 5 Ekim 2023’te, Suriye’de Türk SİHA’sını uyarı bile yapmadan F-16 uçağıyla düşürdü. Türkiye, sadece kınadı. Uluslararası ilişkilerde, “mütekabiliyet” (karşılıklılık) ilkesinin gereği yapılmadı. (6) Oysa, ABD düşmanca tutum sergilemişti.

Yunan sahil güvenlik botu 20 Eylül 2024’te Bodrum’da Türk karasularını ihlal etti. Ardından, 23 Eylül 2024’te Datça’ya kadar geldi, karaya ayak bastı. (7) Devletin egemenliğini ihlal eden bu tutuma kaşı Türkiye NOTA vermedi, Yunan Ankara Büyükelçisi ülkesine gönderilmedi, mütekabiliyet esası doğrultusunda Türk botları Yunan karasularını ihlal etmedi. Peki, Türk güvenlik botu, Yunan karasularını bu şekilde ihlal etseydi ne olurdu?.. En azından, Türk personeli tutuklanır, bota el konulurdu. Türkiye meşru hakkını bile kullanmadı.

Coğrafi konumu yönünden dev olan Türkiye’nin, jeopolitik güç açsından düştüğü durum, Cumhuriyet tarihinde ilktir.

Caydırıcılık sadece bir sözcük…

------------

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/
(2) TRT HABER, 26 Aralık 2012, 11.47.
(3)https://www.defenceturk.net/baenin-libyada-watya-hava-ussune-saldirisinda-tskya-ait-sistemler-zarar-gordu (Erişim, 26.9.2024, 13.34).
(4)https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yarin-27-subat-saldirisinin-2-yildonumu-idlibde-34-askerimizin-sehit-edildigi-saldirida-rusyanin-sorumlulugu-42011613
(5) https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/yunanistanin-tepkisi-sonrasi-nato-30-agustos-paylasimini-sildi-1975933
(6) https://www.bbc.com/turkce/articles/c98dw12331vo
(7)https://anlatilaninotesi.com.tr/20240923/yunan-botu-bu-kez-de-datca-kiyisinda-goruntulendi-1088347654.html

Yazarın Diğer Yazıları