İrticanın dış bağlantısını halka göstermek!

Osmanlı’nın son döneminde, irtica olarak ortaya çıkan örgütlenmelerin İngiliz destekli olduğunu tarihçiler ayrıntıları ile sergilemektedir. Bugün de durum, nitelik yönünden değişmiş değildir. Sadece büyük patron değişmiştir. “Arap Lawrence” in yerini bu topraklardan devşirilenler almıştır. Mesele küçümsenemez. Bir Lawrence, koca Osmanlı’nın yıkılışında büyük rol oynamıştır.
Bugün irtica odakları dini, milli kimlik yerine oturtmak istemektedir. Din ve milliyet iki ayrı sosyolojik boyuttur ve biri diğerinin yerine konulamaz.
Bir ülkenin milli kimliği ortadan kaldırılırsa, orada kargaşa egemen olur. Bir ülkenin başbakanı 36 etnik gruptan bahseder de bunların aynı milletin fertleri olduğunu göstermezse, o ülkenin parçalanması başlamış demektir. Üstelik burada tehdit, devletin başından; başbakandan gelmektedir.

* * *

Yine dini kimlik yok edilirse, milli kimlik dayanaksız kalır. Türk Milleti için en yüce değerler şehitlik ve gaziliktir. Bu iki değer, milletin genetik özellikleriyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamakla görevli Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, bütün teknolojik eksiklerine rağmen dünyanın en güçlü ordusu yapmaktadır. Askerlik ölümü göze almak demektir. Şehitlik ve gazilik duygusundan başka hiçbir şekilde, insan, ölüme güle oynaya gitmez. Ve hiçbir silah, ölümü göze almış insandan daha güçlü değildir.

* * *


Ancak irtica ile mücadelede, devlet oyuna getirilmektedir. Kur’an, tıpkı Hazreti Ali’nin ordusuna karşı kullanıldığı gibi, Türk devletine karşı mızrakların ucuna geçirilmektedir! Devlet, irticanın dış kaynaklarını istihbarat raporları ile tespit ederek halkın bilgisine sunmak yerine, irticayı daha da kuvvetlendirecek hatalar yapmaktadır. Daha doğrusu, devlet adına laiklik bayrağını elde tutan çevreler, din düşmanlığı yaparak aslında irticaya destek olmaktadır!
Başörtüsü konusunda, devlet, irticai odakların geniş halk kitlelerini aldatmasını önleyememiştir. Devlet meselenin kaynağına inmek yerine, irtica odaklarına yeni kozlar vermiştir. İrtica odaklarını besleyen dış kaynakların, Türk medyasında cirit atmasına seyirci kalınmıştır.
Bazı siyasiler, kendi bindikleri dal olarak, irtica yapılanmalarını görmektedir.
Türk halkının, dini inançlar ile bu değerlerin sahibi görünüp vatan satıcılığına soyunmak arasındaki farkı anlamadığı kabulüyle ve herkesi kör, alemi sersem zannetme mantığı ile hareket etmekte ve hep yalan söylemektedirler.

* * *

Tehlikede olan, Türk Milleti’nin milli hâkimiyet hakkıdır. Bunun en açık bir göstergesi de bugüne kadar tutum ve davranışları ile milli kimliğe düşman oldukları iyi bilinen grupların, uluslararası sermayeyi arkalarına alarak irtica ile ittifak yapmış olmalarıdır. Üstelik bunlar her türlü etnik ve mezhebe dayalı kışkırtmayı da destekleyerek Türkiye’nin bütünlüğüne kasteden güçlerdir; bölücülerdir...

* * *


İrticanın dış kaynakları ile al gülüm ver gülüm politikası takip edeceksin, sonra da içerde kendine gereksiz yere bir sürü düşman yaratacaksın. Bu tutumun akılla bir ilgisi var mıdır?
O halde, terörle mücadelede nasıl dış kaynak kurutularak netice alınabiliyorsa, irtica ile mücadelede de aynı yöntem takip edilmelidir.
İşte o zaman, dindar ile mürteci birbirinden ayrılmış olur. Mürteciler iyot gibi açıkta kalır. Böylece yangın büyümeden, yani Türkiye kan kaybetmeden mesele çözülmüş olur. Evet, ezer geçersiniz ama Türkiye güç ve zaman kaybetmiş olur, buna ne gerek var? Kandırılmış insanlar bizim insanlarımızdır!

Yazarın Diğer Yazıları