İktidarın, hukuku çiğnemesi de cebir ve şiddettir!
TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesinin "yok hükmünde" olduğuna dair AYM kararını değerlendirmek üzere toplanan Meclis Genel Kurulu'nda DEM Parti vekili Gülistan Koçyiğit, söz hakkını TİP vekili Ahmet Şık'a devretti.
Ahmet Şık'ın "Sizde hiç utanma yok. Zerre miktar utanmanız yok. Haysiyetiniz yok" sözleri sonrasında oturuma ara verildi. Aradan sonra tekrar kürsüye çıkan Şık, "Sizden olmayan herkese terörist dediğiniz için Can Atalay'a da terörist demeniz hiç şaşırtıcı değil. Ama herkes bilsin bu ülkenin en büyük terör örgütü hanedanlık ile devlete çöken işte bu sıralarda oturanlardır." sözlerini sarf ettikten sonra AKP’li Alpay Özalan kürsüye doğru giderek Şık'a yumruk attı. Kavgada araya girmeye çalışan DEM Partili Gülistan Koçyiğit'in ise kaşı açıldı.
***
Peki Ahmet Şık’ın iddialarına cevap verildi mi? Verildi ama yumrukla! Dolayısıyla bu bir cevap sayılmaz!
Can Atalay, Gezi olaylarından dolayı, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna yardımdan 18 yıl hapse mahkûm edildi. Tartışma, kararın Atalay vekil seçildikten sonra verilmesinden çıkıyor.
Yargıtay, AKP ve MHP ile Anayasa Mahkemesi arasında bu sebeple çıkan didişmeye girmiyorum... Yazı çok uzar...
Benim ilgilendiğim konu, “cebir ve şiddet kullanmak”la ilgili...
***
Soru şu: Anayasa’yı ortadan kaldırmak amacıyla cebir ve şiddet kullanmış sayılmak için illâ terör örgütü kurmak, silaha başvurmak, adam öldürmek mi gerekiyor?
Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Kemal Gözler, www.anayasa.gen.tr'de 23 Ocak 2012'de yayınlanan "Aslî Kurucu İktidar - Tali Kurucu İktidar Ayrımı: TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?" başlıklı yazısında “1982 Anayasasını hukuku çiğnemeden ilga etmenin bir yolu yoktur. Bir Anayasanın, kendisinin öngörmediği bir şekilde ilga edilmesi 'devrim' yapıldığı anlamına gelir. Hukukta 'devrim'in anlamı budur. Anayasanın ilga sürecinde hukukun ihlal edilmesi 'cebir' kullanıldığı anlamına gelir. Cebir kullanıldığını söylemek için illâ ki birilerinin öldürülmesi gerekli değildir. Hukukun dışına çıkıldığı her durumda cebir vardır.” demişti.
Yani “Yeni Anayasa” yapmak amacıyla her gün konuşanlar, aslında cebir ve şiddet kullanmak niyetlerini dışa vurmuş oluyor!
***
Yazar Nihat Genç, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Siyasi Partiler Kanunu 81, 82, 83. maddeleri uzunca paragraflarla madde madde çok açık şekilde ‘etnik siyaset yapılamayacağını’ söylüyor! Madde çok açık olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi 81, 82, 83. maddeleri devreye sokmuyor sokamıyor! PKK’yla iltisaklı olmak da başka bir kapatma gerekçesidir.
81, 82, 83. maddeleri her gün Meclis’te ihlal eden DEM’li vekiller, bütün konuşmalarında bölgecilik, etnikçilik, bölücülük kabilecilik, asabiyetçilik vs. yapıyor ve bütün bu eylemlerinin görmezden gelinmesinin rahatlığıyla yasaları, anayasaya meydan okuyarak deliyor.
Yasaların delinmesine sessiz kalan Cumhuriyet Baş Savcılığı ve Anayasa Mahkemesi ve AKP ve CHP! Yani Anayasa Mahkemesi haklı olarak Atalay’ın vekilliğini onaylıyor ancak aynı Anayasa Mahkemesi 81, 82, 83. maddeyi görmezden gelip etnik siyasete alan açarak ‘yiyin birbirinizi, girin birbirinize, yıkın Meclis’i’ demeye getiriyor!” diyor...
***
Diğer taraftan, Prof. Dr. Yümni Sezen başkanlığındaki Toprak Hattı Grubu’nun açıklamasında özetle “Din, özgürlük, demokrasi ve milliyetçilik istismar edilince, yapılamayacak kötülük kalmaz. Menfaate ve gayri meşruluklara batmış siyasetçi ve yönetici, istismar ettikleriyle insanları kandırınca, yan güçlere sığınılır. Aşırı partizanlık ve ‘parti devleti’ uygulamaları, çeteleşmeye, mafyalaşmaya dönüşmüştür. Maddî-manevî güç (para, silah, saptırılmış din, emir altına alınmış hukuk) hâkimiyet kurmuştur. İş, istismarda ve kandırmakta kalmamış, şımarıklıklar başlamıştır. İhtiras, doyumsuzluk, yalan, aldırış etmemek, bu işin tabiatındandır.” deniliyor.
***
Öyleyse, sadece terör örgütlerinin veya destekçilerinin eylemleri değil, mevcut Anayasa’ya, kanunlara, uymadan, yani hukuk tanımadan hükûmet etmek de terördür.
Gezi olaylarında, cebir ve şiddeti, ilk olarak siyasi iktidarın emriyle devlet güçleri kullanmış, göstericilerin çok küçük bir kısmı, buna benzer tepki göstermiştir. Yurt çapındaki gösteri yapanlara ise yer yer “sivil görünümlü” saldırılar olmuştur! “Camide bira içtiler, üstüme işediler” yalanlarını da devlet gücü elinde olan siyasi iktidar kullanmıştır...
Ayrıca sokak röportajında konuşanı tutuklamak da iktidarın halka gözdağı vermesidir!