‘Hür’ ve ‘müstakil’ arayış

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Afyonkarahisar konuşmasını değerlendirirken 2015’ten bugüne uzanan süreci doğru okumak gerekiyor…

MHP’deki kurultay toplama mücadelesi sonuç verseydi, bugün İYİ Parti olmayacaktı… Delegenin neredeyse üçte ikisinin desteği sağlanmasına rağmen mahkemeler devreye sokularak süreç durdurulmuş, ayrı partileşmek, adeta bir mecburiyete dönüştürülmüştü…

Muhaliflerin MHP içinde kurultayı toplayıp yönetimi değiştirme düşüncesi, başlıca iki sebebe dayanıyordu: 1- Parti içi demokrasinin olmayışı… 2- Partinin iktidar talebinin bulunmayışı… Elbette başka gerekçeler de vardı ama temel dinamikler bunlardı…

***

Sonra bilinen süreçler yaşandı ve İYİ Parti kuruldu… Doğaldır ki iki noktaya özen göstermeliydi yeni parti, kendi iddialarıyla çelişmeme adına… Parti içinde demokrasiyi hâkim kılmalıydı ve hedef olarak iktidarı belirlemeliydi…

Üzerinde konuşulması gereken mesele biraz da burada galiba… Önceki partisinin yönetimini ‘iktidarı istememek’le suçlayıp, parti kurduktan sonra yeni partinin ‘iktidar adayı parti’ değil de zihinlerde ‘ittifakların partisi’ olarak kalma ihtimali… Yeni bir parti sürekli ittifaklarla anılarak nasıl büyüyüp gelişecek ve başlangıç idealini hayata geçirecek? Bu durumda inandırıcılığını nasıl koruyup pekiştirecek?

Meral Hanım ve çevresinin son zamanlarda artan ve Afyonkarahisar konuşmasında daha da açık vurgulanan ‘hür’ ve ‘müstakil’ çizgi arayışını, rasyonel siyasetin ortaya çıkardığı bir zaruret olarak değerlendirmek gerekiyor…

***

Parti yönetimi şu gerçeğin farkındadır muhakkak: Parti, siyasî kadastrodan koparabildiği parselde sınırlı kaldı… Uzamıyor da kısalmıyor da… Durağanlaşma ve heyecan kaybetme ihtimaline karşılık, ‘denenmişleri denemek’ dışında yeni hamlelere ihtiyaç var… Bu türden yeni hamleler, sürekli tartışma ve sürtüşmelerle geçen ‘memnuniyetsiz ittifaklar’ olamaz herhalde…

Kimilerine göre Meral Hanım’ın ‘diyet’li ve ‘bedel’li sert çıkışları, ‘hür’ ve ‘müstakil’ yol arayışının bir sonucu değil, tam tersine pazarlıkta ‘el yükseltme’ çabası… Bu iddianın varlığı bile güven ve itibar sarsıcı… O zaman insanların ‘siyaset’ gibi gördüğü tavırlar bir ‘tiyatral senaryo’ olarak değer bulur ve bu da büyük yanlış olur… Muhtemelen Akşener de bu töhmeti görüyor ve biliyordur…

Bugün için ittifakları sürdürme anlamında “İYİ Parti yol ayrımında” diyebilmek için henüz erken ama emareler mevcut hâlden rahatsızlığın artık kolay taşınamayacağını gösteriyor… ‘İttifakların aranan yardımcısı’ olmak ile ‘iktidar talebi olan parti’ arasında koyacağı tercih, partinin geleceğini belirleyecek…

***

6’lı Masa’da yaşananların çok yıpratıcı etkisi olduğu, ittifak içinde de husumetlere sebep olduğu muhakkak… Kırgınlık, kızgınlık, özgüven problemi, aldatılmışlık, hayal kırıklığı gibi pek çok duygu birbirine karışmışken hiçbir şey yaşanmamış gibi davranılması zaten beklenemez…

Mesele, kimin daha çok suçlu olduğunu tespitten ziyade, ortadaki ağır tahribatın yok sayılamayacağı gerçeği… İYİ Parti’nin önceliği, masadaki bu ağır tahribatı gidermeye çalışmak mı, yoksa kendisini MHP’den koparan iddiaları hatırlayarak geleceğini buna göre kurgulamak mı olmalıdır? Cevabı bulunması gereken kritik soru budur…

Ve Afyonkarahisar konuşması, bu arayışın bir parçası, bir kritik eşik olarak değerlendirilmelidir…

Yazarın Diğer Yazıları