Hükümetin hakim ve savcıları!

Türkiye’nin gündemine bakın; AKP iktidarının desteğiyle Van’ın Gevaş ilçesindeki Akdamar Kilisesi’nde bugün ayin yapılacak. Türklere yönelik katliam yapılan, kadınlara tecavüz edilen Akdamar Adası’ndaki ayinden sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi tarafından kısa süre önce gönderilen ve yetkililerce adaya bırakılan 110 kilo ağırlığındaki, 2 metre yüksekliğindeki haç, kilisenin tepesine yerleştirilecek.
Ermenilere hoşgörüden bahseden Tayyip Erdoğan, basketbol maçında kendisini yuhalayanları, teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Dünya Basketbol Şampiyonası’nda Tayyip Erdoğan’ı protesto edenlerin kimlikleri kamera kayıtlarından ve koltuk numaralarından araştırılıyor. Bunun için, biletlerin satıldığı İnternet sitelerindeki bilgiler ile kredi kartı kayıtları bile incelemeye alındı. Protestocuların “özellikle bu amaçla oraya geldiği” görüşünden hareket eden Başbakanlık ekibi bu şahısların herhangi bir parti veya örgüte üye olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalışacak.

***


Diğer taraftan AİHM, Dink kararında Türkiye’yi haksız bulurken, mahkumiyeti onayan Yargıtay’ın Türklük yorumunu eleştirdi. Mahkeme, Yargıtay’ın “Türklük” kavramını “dinsel, tarihsel ve dilsel” perspektiften yorumlayarak, “uluslararası antlaşmalarla tanınmış veya tanınmamış tüm dinsel, dilsel ve etnik azınlıkları dışladığı” iddiasında
bulundu.
Akşam, açılım çerçevesinde, dağlardaki Türklükle ilgili yazıların kaldırılması, öğrencilerin and okumaması gibi taleplerle birlikte, 66. maddedeki Türklük tanımının da değiştirilmesi talebini ve AKP Grup Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın “Anayasayı değiştireceğiz, vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyecek. Bu sorunu çözer” sözlerini de hatırlattı.

***


Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek, yargının geleceğiyle ilgi kaygılı olduğunu söyledi. Özbek, “Yargı, verdiği hizmetler itibariyle sahip olması gereken bağımsızlığından bir takım şeyleri kaybetti. Bunlar nedir, uygulamada göreceğiz” dedi.
Okurlarımızdan Dr. Okan Öztürk ise şöyle diyor:
“Birinci Körfez Savaşı’nda ’Embedded Journalist’ diye bir kavram ortaya atılmıştı. Askerlerle iç içe, onlardan biri gibi davranan, iliştirilmiş gazeteci modeli doğmuştu. Sonradan AKP iktidarı ile savaş olmadan da Türkiye’de ”iliştirilmiş gazeteci” olabileceği ispatlandı! Tabii buna ilaveten iliştirilmiş vali, kaymakam, rektör, emniyet müdürü de oldu. Simdi ise ’iliştirilmiş yargıç’ sistemine adım atacak mıyız merak ediyorum. Zira ‘Biz hükümetin valisiyiz, bizi hükümet atadı’ diyen valilerle aynı süreçten geçmiş yargıçlar olursa, muhtemelen ’bizi hükümet atadı, biz hükümetin yargıcıyız’sözünü yüksek sesle söylemese bile içinden geçirecek insanları görecek miyiz?
Muhalefetin ve basının şimdiden Adalet Bakanlığı’nın listeler oluşturduğu haberlerine ciddi bir şekilde eğilmesi gerekiyor. Zira ne anayasada ne de Adalet Bakanlığı görev alanında ‘liste oluşturmak’ diye bir görev var.”
Bütün bunlara AKP döneminde yaşanan KPSS ve üniversite giriş sınavları dahil devletin açtığı bütün sınavlarda soruların çalınması, kopya çekilmesi gibi olayları ekleyin.
Böyle bir ülke, böyle bir devlet olabilir mi? Ve halk “evet” ile bütün bu uygulamalara göz yummuş olmuyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları