Hristodulidis’in tüm öngörüleri New York’ta çöktü
New York’ta gerçekleşen BM 78. Genel Kurulu çalışmaları, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) Başkanı Nikos Hristodulidis için, hedef, amaç ve öngörülerinin gerçekleşmesi bakımından, tek kelime ile başarısız geçmiştir. Bu başarısızlıkta Anavatan Türkiye ve KKTC yetkili makamlarının girişimlerinin, söylem ve eylemleri ile millî siyasetimizdeki dik duruşlarının katkısı yadsınamaz. Faşist Eokacı Rum lider Hristodulidis “dönüm noktası” olarak nitelendirdiği BM Genel Kurulu’ndan bekleneni alamadı. Hristodulidis’in görevindeki ilk 100 günüyle ilgili Haziran ayında yaptığı basın toplantısındaki açıklamasında üzerinde durduğu, BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs sorununda dönüm noktası olacağı hedefi tutmadı. Hristodulidis’in ümit bağladığı Guterres-Erdoğan görüşmesi gerçekleşmedi; Miçotakis’in Erdoğan ile görüşerek Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin normal seyrine girmesindeki önkoşulun Kıbrıs sorunu olması konusunda herhangi bir anlaşma olmadı, İki liderin Guterres ile 3’lü görüşmesi lafta kaldı, Guterres’in Kıbrıs sorununa danışman/temsilci ataması gerçekleşmezken Kıbrıs sorununda Rumların istediği koşullarda yeni bir müzakere sürecinin başlamasıyla ilgili anlaşma da sağlanmadı. Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Dışişleri Bakanları Fidan ve Ertuğruloğlu, beraberlerindeki heyetleri New York’ta, Rum-Yunan ikilisi ve destekçileri AB, ABD ve BM’nin tezgah ve tuzaklarına düşmediler; diplomatik temaslarla Kıbrıs’ta iki devlete dayalı millî siyasetimizin zeminini güçlendirme başarısı gösterirken Hristodulidis’in başarısızlığının zeminini de hazırladılar. Rum basını Hristodulidis’i yerden yere vurmaktadır. Hristodulidis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’le gerçekleştirdiği görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, üstündeki baskıları azaltmak ve başarısızlığını örtmek için, Rum liderlerin sık sık başvurduğu ‘blame game-suçlama oyununu’ tercih etti. Hristodulidis, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın Guterres’in üçlü görüşme davetini reddettiğini belirtirken, "Tatar’ın görüşmeyi reddetmesiyle, BM’nin Kıbrıs’taki çıkmazın aşılması yönündeki bir çabasının daha sonuçsuz kaldığı" iddiasında bulundu. Hristodulidis, Guterres’in de bir özel danışman atanmasının gerekli olduğuna inandığını kendisine ilettiğini öne sürerken, AB’nin güçlü devletlerinin de Kıbrıs sorununun çözümü müzakerelerinin yeniden başlaması gerektiği yönündeki görüşlerini Guterres’e ilettiklerini söyledi. Hristodulidis, AB yetkilileri ile New York’ta gerçekleştirdiği görüşmelerden de beklediği desteği alamazken, çok ümit bağladığı Erdoğan-Miçotakis görüşmesinden de istediğini elde edemedi. Hatta Yunanistan’ın sorunlu konuların başında gelen Kıbrıs konusunu Türkiye ile görüşmeme kararı aldığı iddiaları Hristodulidis’te soğuk duş etkisi yarattı. Hristodulidis her ne kadar da New York’ta hedeflerine ulaşamamış ise de üyesi oldukları AB ve son dönemde sıkı ilişkiler içerisinde oldukları stratejik ortakları ABD nezdinde girişimlerini sürdürecektir. Her yazımda tekrarladığım üzere Hristodulidis, KKTC’nin tanınmaması için gereken ne varsa sonuna kadar yapacak ve direnecektir.
Cumhurbaşkanı Tatar, BM Genel Sekreteri Guterres ile görüşmesinin ardından Türkevi’nde ve KKTC’ye dönüşünde Ercan Havalimanı’nda basına yaptığı açıklamalarda New York temaslarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tatar açıklamalarıyla Hristodulidis’in suçlama ve konuları çarpıtan savsatalarına da cevap vermiş oldu.
Tatar, New York’ta çalışmalarını Türk Evi’ndeki çalışma ofisinde yürüttüklerini kaydederek BM Genel Kurulu’na bu yıl da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC’nin tanınması çağrısının damga vurduğunu ifade etti. Tatar, bunun pozisyonlarına güç verdiğini vurgulayarak “Bizim kimsenin hakkında hukukunda gözümüz yok. Kendi hakkımızı hukukumuzu yedirtmeyeceğiz. 60 yıldır süren federal çözüm defteri kapanmıştır. Artık yeni siyaset yani egemen eşitliğimiz ve eşit siyasi statümüz kabul edilmeden masaya oturulmayacaktır” dedi.
BM Genel Sekreteri Guterres’le görüşmesinde de bunları ifade ettiğini, Kıbrıs Türk halkının verdiği mücadeleyi, müktesep haklarını, son 60 yılda yaşananları ve Annan Planı ve Crans Montana toplantılarında Rum tarafının ne kadar gerçeklerden farklı bir şekilde masanın devrilmesine vesile olduğunu anlattığını kaydeden Tatar, Genel Sekreter’in özel temsilci tayinine de karşı olduklarını ilettiğini bildirdi. İzolasyon ve ambargolar nedeniyle bazı sıkıntılar olduğunu, bunların Kıbrıs Türk halkını çökertmek ve dayatma çözüme zorlamak için samimiyetsiz yaklaşım olduğunu kaydeden Tatar, “İki taraf arasındaki uçurumun kalkması için üzerimizdeki ambargo ve izolasyonların kalkması gerektiğini Genel Sekretere ve diğer görüştüklerime söyledim” dedi.
KKTC makamlarının, Rum’dan yana taraf olduğu, iyi niyet misyonunu ‘kötü niyetli’ bir şekilde uygulayan ve uhdesindeki çeşitli kararlarda/raporlarda taraflar arasındaki ‘siyasi eşitlik’ ilkesine uymayan, son Pile olayında çirkin yüzü iyice ayyuka çıkan Birleşmiş Milletler’le temas tamamen kesilmelidir. Üyeleri olan Rum-Yunan ikilisine sürekli destek veren ve doğrultuda kararlar alan Avrupa Birliği ile de temaslar durdurulmalıdır. Bizi yok sayanlarla, haklarımızı gasp edenlerle diyaloğa devam onurlu bir yol değildir. Yapılması gereken KKTC’nin tanınması yolunda başta Türk ve Müslüman devletler olmak üzere, dünyadaki mazlum/sömürüye başkaldıran ülkelerle temasa geçmek ve bu ülkelerin desteğini almaktır. Gerisi boştur, vakit kaybıdır…