Hint keneviri lâzım mıydı?

Ülkemizde en büyük ''mahalle baskısı'' sanat dünyasında var şüphesiz… HDP tarafından yular takılmış ''Cihangir solculuğu''ndan ayrı düşerseniz, yeni projelerde rol almayı da unutun, ödül almayı da!..

Küçücük çocuklar, kadınlar, siviller, masumlar PKK''lı teröristlerce katlediliyor, ağızlarını açmıyorlar, açamıyorlar… Zaten bir kısmı PKK''yı bir terör örgütü olarak değil ''özgürlük savaşçısı'' veya ''devrimci özne'' görüyor, bir kısmı da yolunu oradan bulduğu için sesini çıkarmıyor…

İdeolojik hınç nedeniyle devlete olan düşmanlığını PKK üzerinden tatmin eden sanatçıları, teröre kınarken görmek pek mümkün değil… Pardon ''devlet terörü'' diye bir kavramları var, onu kullanabiliyorlar!..

Zaten PKK''nın yaptığı eylemleri, ''derin devletin işi'', ''taşeron örgüt'' vs. diyerek, terör örgütünü masum bir alana çekip, şüpheleri devletin üzerinde yoğunlaştırmak, sanatlarının ve ideolojik hassasiyetlerinin bir gereği… Öyle ya ''sanatist duyarlılık'' daha doğrusu ''satanist duyarlılık'' bunu gerektiriyor!..

***

Bu sanatçıların PKK''nın uyuşturucu trafiğine, ''çocuk savaşçı'' kullanımına, kadın tacizlerine seslerini çıkardıklarını hiç duyan var mı? Silahsız öğretmen veya doktor katledildiğine ''siviller vuruluyor'' diye isyan ettiğini?

''Satanist duyarlılık'' açısından en tipik örnek olduğu için aktaralım: 30 Aralık 1994''te Cafe Marmara''daki bombalı saldırıda ödüllü şair ve yazar Onat Kutlar ile arkeolog Yasemin Cebenoyan öldü… Failler yakalanıncaya kadar senaryo üstüne senaryo yazıldı… PKK''ya toz kondurulmadı…

Bomba İTÜ''de öğrenci olan PKK''lı Deniz Demir tarafından konulmuştu… Katil yakalanınca gerçek ortaya çıktı… Olayda iki sol görüşlü katledilmişti ama ''mahalle'' bunun PKK eylemi olduğunu konuşmaktan kaçınıyordu!.. Olay, İnsan Hakları Derneği''nin kayıtlarına bile ''faili meçhul'' olarak geçmişti… ''Dağda gitar çalan, izmariti yere atmayan, kırmızı fularlı çevreci aktivistler''e yakıştırılamazdı bu!..

***

Bu ülkede bebekler katledilmedi!.. Öğretmen babaları öldürüldüğü için boynu bükük kalan çocuklar kırık dökük eşyalar içinde kamyon kasalarında ''dönüş'' yolculukları yapmak zorunda kalmadılar!.. İnsanlar yakılmadı!.. Bayram alışverişlerinde üzerlerine kurşunlar yağdırılmadı!.. Parkta oynarken kim olduğunu bilmedikleri ilaçlanmış canlı bombalarca hayattan koparılmadı!.. Ve onun için de filmleri yapılmadı, fonlar bunları desteklemedi... ''Cihangir solcuları'' için olmayan acıyı hangi prodüktör, hangi yönetmen, hangi sanatçı görecekti değil mi?

Acı dediğin teröristin acısıydı!.. Ana dediğin şehidin değil, teröristin anasıydı!.. Dram dediğin, bölücünün cezaevindeki dramı, ''açlık grevi''ydi!.. Gerisi hikâyeydi, sanatçı duruşunu bozmaya değmeyecek ''devlet provokasyonu''ydu!..

Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra bir Altın Portakal ödül töreni için hafızalarımızı tazeleyelim: Jüri En İyi Film Ödülü''nü alan yönetmen Ferit Karahan ödülü ''Rojava ve Taksim direnişi''ne armağan etmişti... En İyi Belgesel Film Ödülü''ne lâyık görülen Piran Baydemir, ödülü Paris''te öldürülen üç PKK''lı kadının ruhuna, özellikle ''yoldaş Sakine Cansız''a ve Rojava devrimi''ne adamıştı... Şov bununla bitmemiş, Jüri Özel Ödülü 8 yaşındaki Rojin''e verilmişti... ''Dersim katliamı''nı işleyerek bir başka dalda ödül alan Gündoğan ise ''köklerinden koparılan Dersim''in kayıp kızları''na göndermişti ödülünü...

O günkü duyarlılığın devam ettiğini görünce teklifimi tekrarlama ihtiyacı hissettim… Geçelim Altın Portakal''ı filan, bu sanatçılar için Altın Hint Keneviri Festivali düzenlensin!.. Çünkü ''portakal'' sembolü buraya hâkim ideolojiyi tam karşılamıyor maalesef... Oysa ''Hint keneviri'' öyle mi, içinde ideoloji var, kültür var, hayat biçimi var, para var!..

Hem hiç eleştirmedikleri bir ''aktivist hareket''e ve ''barış''a, hem de Hint keneviri gibi ''yöresel değer''imizin dünyaya tanıtılmasına katkı sağlanır!.. Sembolle içerik arasındaki ideolojik bütünleşme de cabası!.. Yoksa bu Hint keneviri başka ne işe yarayacak? Reçeli yapılamadığına göre bari film festivali yapılsın!..

Yazarın Diğer Yazıları