Her âşık ustası ile iftihar eder
Feryadı figanım ah ü zâr oldu
Saz oldu vücudum tel ne ilazım
(Zefil Necmi)
++++++++++
Halk şairlerimizin ters bir kaderi vardır. Âşıklar alçak gönüllü kişiler olduklarından şiirlerinde çoğu kez memleketlerini, açık künyelerini, yaşadıkları yılları belirtmezler. Sadece tabşırma ile yetinirler. Mahlasları dışında ad bulma olanağı çoğunlukla yoktur.
Halk şairlerinin şiirlerinde çoğunlukla yaşadığı yöreleri belirleyen izlerin bulunmayışı, bazı halk şairlerinin memleketlerinin karıştırılmasına neden olmuş; örneğin, Çorumlu Deli Boran güneyli sanılmış, Tokatlı Gedai de Beşiktaşlı sanılarak edebiyat dünyasına Beşiktaşlı Gedai olarak tanıtılmıştır.
Sadettin Nüzhet Ergun ise 1933 yılında Beşiktaşlı Gedai adlı bir kitap yayımlayarak Tokatlı Gedai’nin İstanbul’a mal edilmesine neden olmuştur.
Ne zaman ki, Muhtar Yahya Dağlı Gedai’nin manevi oğlu Dr. Rıza Bey’le tanışıp, Gedai’nin defterlerini elde edip, Dr. Rıza Bey’den hayatı hakkında gerçek bilgileri öğrenip Tokatlı olduğunu anlayınca durum değişmiş ve Dr. Ali Rıza Bey’den aldığı bilgilere dayanarak Tokat’a gidip araştırmalar yapmış; 1943’te de Tokatlı Gedai adlı bir eser yayımlamıştır. Ne yazık ki hâlâ bu yanılgı tam düzelmiş değildir. Kimileri yine Tokatlı Gedaî’yi Beşiktaşlı Gedaî olarak göstermektedir.
Emrah kolundan sonra bu yörede oluşan önemli bir âşık kolu da Talibî koludur.
Mezar taşında:
Ben garip başım garip
Sılada eşim garip
Ölsem mezara girsem
Mezarda taşım garip
biçiminde arı, duru, temiz bir Türkçe ile bir dörtlüğü bulunan Talibî’nin baskın özelliği çok iyi saz çalması, şiirlerinde öğüt ağırlıklı etkin söylemlerin ön planda olmasıdır. Bu durum çıraklarının da ana özelliklerindendir. Talibî gibi ahenkli ve coşkulu söyleyişlerin benzerini:
Baş uydurup gözün aç gel didâre
Bu didârda kavga olmaz kal olmaz
Uydur işleğini Hakk’a hoş ola
Bala bal demekle ağız bal olmaz
gibi çırağı Fedaî’de ve diğer çıraklarında görmek mümkündür.
Her âşık ustası ile iftihar eder. Tokatlı Nurî’nin, ustası Erzurumlu Emrah için onun çırağı olmasından gururla söz ettiği:
Sevdiğim üstüne faikin kimdir
Benden özge vasfa lâyıkın kimdir
Sorarlarsa âşık sadıkın kimdir
Nurî vardır Emrah çıraklarından
deyişi, Emrah kolunda; Nurî’nin çırağı Zileli Ceyhunî’nin:
Sırrı enel-hak diyecek kimdir
Kanaat lokmasın yiyecek kimdir
Melamet hırkasın giyecek kimdir
Ceyhunî var Nurî çıraklarından
biçimindeki deyişi geleneğe bağlılığın ve ustaya olan saygının işaretlerindendir.
Zileli Fedaî’nin de İstanbul Kumkapı’daki âşıklar kahvesinde âşıkların, ustası Talibî’yi sormaları üzerine söylediği:
Dediler mevlidin olur nereden
Dedim ki aslımız olur Zile’den
Dediler Talibî n’oldu oradan
Dedim bir Fatiha ihsan İstanbul
biçimindeki deyişi, usta çırak geleneğini vurgulayan önemli söyleyişlerdendir.
Âşık edebiyatı geleneklerinden Bade İçme olgusu Tokatlı âşıklarda görülen önemli hususlardandır. Badeli âşıklardan Tokatlı Nuri, Zileli Ceyhunî, Selmanî, Aydın Ali, Kul Aşur ve kadın âşıklardan Nevruz Bacı sadece birkaçıdır.
Bade her zaman manevi âlemde içildiği hissi olan bir mai olmayıp rüyada sunulan ekmek, su ya da bir başka nesne olabilmektir. Nevruz Bacı badeli âşık oluşunu:
Ben de hayran oldum senin halına
Rüyamda bir saz verdiler elime
Saz ile oturdum tren yoluna
Tren durur aşkın treni durmaz
biçiminde işaret etmiştir.
Âşık Karşılaşmaları Tokatlı âşıkların olmazsa olmazı arasındadır. Emrah kolundaki âşıkların hemen hemen hepsinin atışmanın önemli simaları arasında sayıldığı görülmektedir. Benim ayak verip atıştırdığım Davut Sularî ve Turhallı Kul Semaî’nin:
Kul Semaî:
Nice âşık sadık yollarda gezmiş
Kul Semaî türlü dallarda gezmiş
Mecnun Leyla için çöllerde gezmiş
Leyla diye Mevla bulanlar gördüm
Davut Sularî
Herkes bulamazmış gani Mevla’yı
Her kul keşfedemez Davut Sularî
Defteri kudrette gerçek dünyayı
Ama çoğu yolda kalanlar gördüm
biçimindeki atışması sadece biridir.
Tarih düşürme işlemi Âşık Edebiyatında da gelenek haline dönüşmüştür.
Tokatlı âşıklar da, kıtlık, yangın, sel felaketi, salgın hastalık vb. toplumu yakından ilgilendiren sosyal hayatla ilgili olaylarla, kendi doğum tarihlerini şiirlerinde tarih düşürme yöntemi ile uygulamışlardır.
Nazire, bir halk şiirinde de yaygın olarak kullanılmış:
Nurî'nin;
Evvel ateş püskürürken ağzımdan
Şimdi bir pamuğu yakamaz oldum
Tab ü fer kesildi iki gözümden
İpliği iyneye takamaz oldum
dörtlüğü ile başlayan şiirine Hüznî’nin:
Kırcı boran duman tuttu dağları
Kapıdan dışarı çıkamaz oldum
Esti bad-ı hazan bozdu bağları
Bağıma bahçeme bakamaz oldum
biçiminde bir nazire yazdığı da bilinmektedir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Âşıklık geleneklerinin tümünün en iyi ve en temiz Türkçe ile uygulandığı yörelerin başında Tokat gelmektedir. Bu geleneğin çarhından çıkmış bir grup Tokatlı âşığı şu şekilde sıralamak mümkündür. Bir şiirinde:
Ârif isen yüksek olma türâb ol
Yerde biten yüze kimse basamaz
diyen Âşık Hüseyin; Yatırlar Destanı’na:
Niçin beğenmezsin şehri Zile’yi
Şeyh Ethem Çelebi bunda yatmaz mı
biçiminde özgün bir söylemle başlayan Seyid Derviş;
Âşık Remzî’ye gelip, yaptırdığı bir çeşmeye ısrarla kitabe yazdırmak isteyen halk arasında iyi tanınmayan bir esnafa, hemen oracıkta:
Çaldın çırptın yaptırdın bir çeşme
İç suyunu kişne ha kişne
yazıp eline tutuşturan Remzî; Bir deyişinde:
Hey benim sevdiğim seni bu yerden
Alıp kaçsam da bir, kaçmasam da bir
Gizli sırlarımı dosta düşmana
Gayrı açsam da bir açmasam da bir
diyen Arifî; bir deyişinde:
Der ki İsmail’im bu bir nur idi
Akıl fikir ermez bu bir sır idi
Bizim bildiğimiz Ali bir idi
Şimdi her köyde Ali eylediler
diyen Âşık İsmail; Bir şiirinde:
Zile dilberine meyil vereli
Aklımı başımdan yel aldı gitti
gibi Karacaoğlan edalı deyişleriyle ünlü Âşık Ali; Bir şiirinde:
Bakmazsın Bedrî’nin telaşlarına
Asla rahmeylemem göz yaşlarına
Cefa defterinin ders başlarına
Ya bir mum yapıştır, ya tebeşir çek
diyen Niksarlı Bedrî; bir deyişinde:
Âşık olan kelamından bellolur
Hayır işi şerre yazmaz âşıklar
Mürşit meydanında pişer hallolur
Nefsi emareye uymaz âşıklar
gibi ustalık eseri deyişi ve:
Zefil Necmi dünya bana dar oldu
Masiva elinden işi zor oldu
Feryadı figanım ahü zar oldu
Saz oldu vücudum tel ne ilazım
biçiminde yöresel söyleyişi ustalıkla kullanan Tokat yöresi âşıklarının sadece birkaçıdır.
Niksarlı Cesurî, Almuslu Selmanî, Zileli Eminî, Recaî, Hürremî, Vasıf, İmamoğlu, Sabrî, Mevcî, Kemterî’yi şükran, minnet ve rahmetle anıp nasihat ağırlıklı şiirleriyle ünlü Sırrı Baba çırağı Nurettin Seyfi’nin bir dörtlüğü ile sözümüzü bağlayalım.
Pazarlık eylersen ustaylan eyle
Dükkânı boş çürük hanı neylersin
Eylersen iyinin methini eyle
Çerçinin sattığı pulu neylersin.