HDP'ye "siyasetin şımarık çocuğu olma" alanını niye açıyorsunuz ki!

Oray Eğin'in dün Habertürk'te "HDP muhalifleri satacak gibi" başlığıyla yazdıklarına yüzde yüz katılıyorum.

HDP, muhalefet etmiyor.

HDP, muhalefete göz bile kırpmıyor.

HDP, "muhalefet" gücünü 24 Haziran'da her 1(bir) oya muhtaç durumdaki AKP'ye karşı "koz", "silah" olarak kullanıyor.

HDP, iddia edildiği gibi sadece bir kısım meczup, trol yahut kullanışlı aptal üzerinden değil önceki gece Fox TV'de kanlı canlı şahit olduğumuz üzere resmi temsilcileri ağzıyla da her fırsatta AKP'ye mektup yolluyor. Tam da Eğin'in dediği gibi "Gelin bizimle pazarlık yapın" diyor.

***

Öyle gümbür gümbür meydanlardan ilan edilmesine gerek yok, el altından sızdırılacak bir "Çözüm Süreci-2. Perde" garantisi yeter HDP'nin AKP ile MHP'nin "örtülü ortağı" olmasına!

Kaldı ki, "ortak akılları" da böylesini tercih eder bana kalırsa; yoksa elinde kalan bir avuç seçmeni de, haftalardır CHP ve İYİ Parti'yi "Demirtaşseverlik"le suçlayarak konsolide etmeye çalışan MHP arıza çıkarabilir:

- Uğruna ülkücü bir Cumhurbaşkanı adayı bile çıkarmadığımız, Cumhur İttifakı'nın büyük ortağı ne yapmak, nereye varmak istemektedir!?!

***

"50+1" umacısı ebced seviyesinden matematik mühendisliğine dikey geçişe vesile olduğundan zahir; bunları yazıp çizmemize bozulanlar var;

Onlar "demokrasi" adına kendilerine tanınan her hakkı kalkışma, isyan, ayaklanma aracına dönüştürsünler... Milletin damarına basa basa saatte elli kere "Sayın Öcalan..." desinler... PKK'nın silah bırakmamasına "haklılık" yüklesinler...

Ve fakat...

Siz aman, sakın, zinhar dokunmayın HDP'ye!

Yok öyle üç kuruşa beş köfte...

Nasıl PKK=Kürtler değilse...

HDP de"="Kürtler değildir!

Türkiye Cumhuriyeti'nin, AKP-PKK-HDP müzakerelerinin neticesinde hendeklere sıkıştırılan Kürt vatandaşları "acı tecrübeleri" ışığında, "özgür ve güvenli" ortamda yapılacak bir seçimde "terör propagandasına tahammül etmek zorunda kalmayacağınız" küçük tatlı sürprizler yapmaya kadirler bence...

İş ki elinizi hissetsinler üzerlerinde...

***

Bir de şöyle düşünün:

Velev ki, HDP barajı geçemezse bölgeden hatırı sayılır sayıda milletvekili seçim sisteminin azizliği olarak AKP'ye eklenecek...

Bu kaygıyla HDP'ye blöfle her dediğini yaptıracağını zanneden fazla şımartılmış bir çocuk gibi davrandığı o cüret alanını açmak yerine...

HDP'yi, barajı geçsin diye kendisine verilen "emanet oylar"ı kaybedip baraj altı kalacağı gerçeğiyle yüzleştirsenize... Onu "Türkiye partisi" olmanın gerektirdiği çizgiye çekmeyi denesenize!

HDP, baraj altı kalırsa sadece muhalefet mi kaybediyor?

HDP de kaybetmiş olmuyor mu sonuçta!

Kazan kazan.

***

"Yağcılar"da insin artık bu arkadaşlar

Biz yazdıkça sizlerin zevkten dört köşe olarak okuduğu belli...

Ama inanın -en azından kendi adıma/ben- hiç de zevk alarak, öyle "ohhhh nasıl güzel çaktım" diyerek filan yazıyor değilim her gece başka bir kanalda mesleğimizin onurunu, itibarını iki paralık edenlerin halini...

O yüzü renkten renge giren, konuğu bakışlarıyla dövmeye, ağız burun eğerek küçümsemeye çalışırken -Allah muhafaza- mimikleri inme inmiş gibi görünen, aldığı cevaplardan sonra kekeçleşen ve yazık ki çoğu da hemcinsim/kadın gazetecilerin/televizyoncuların resmi geçidi var sanki...

24 Haziran'da kim kazanır bilmiyorum ama "gazetecilik" kaybetti, "habercilik" kaybetti, "objektiflik" kaybetti, "dürüstlük" kaybetti; bunu biliyorum.

Ve bir şeyi da -bilmez olaydım- ama biliyorum ki...

24 Haziran yahut 8 Temmuz akşamının galibi o ağız burun eğdikleri adaylardan biri olursa; herkesten önce ve bizim gibi haksızlığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe, ambargoya uğrayanlara ses vermeye çalışanların üzerine basa basa aynı kişiler başlayacak "Aman Cumhurbaşkanım", "Canım Cumhurbaşkanım" diye yağcılığa...

Hani denir ya "Yağcılar"da inecek var";

"Yağcılar"da insin artık bunlar ya...

***

Büyük tatsız yalanlar

YANLIŞ:

HDP'li Pervin Buldan: Ben eşimi faili meçhul bir cinayette kaybettim. Akşener o dönemde kabinede yer aldı.

DOĞRU:

Pervin Buldan'ın, PKK'ya finans sağlamakla suçlanan eşi Savaş Buldan, 2 Haziran 1994'te kaçırıldı, 4 Haziran 1994'te ölü bulundu.

Meral Akşener, 8 Kasım 1996'da İçişleri Bakanı oldu.

***

YANLIŞ:

Pensilvanya'ya gitmiş, Fetullah Gülen'le görüşmüşgillerden Mahmut Övür: Meral Akşener Susurluk döneminin İçişleri Bakanı'ydı.

DOĞRU:

Susurluk Kazası, 3 Kasım 1996'da oldu.

Meral Akşener, 8 Kasım 1996'da "Susurluk Skandalı'nın İçişleri Bakanı'nın istifası" üzerine İçişleri Bakanı oldu.

***

SONUÇ:

Sara Shepard Türkiye'de yaşasa "Küçük Tatlı Yalanlar" yerine "Büyük Tatsız Yalanlar"ı yazması işten bile olmazdı.

Yazarın Diğer Yazıları