Hayvan sevgisi deyince...

Merhaba değerli okurlarım,

Hayvan sevgisi, doğa ya da insan sevgisi kadar çok kıymetlidir.

Hani derler ya, hayvanları seven kişiden korkmayınız. Ondan size zarar gelmez. Farkındalığı, dünyaya geliş amacını bilir. Yaşamın en güçlü canlısı insanoğlunun tüm canlılara sahip çıkıp korumakla mükellef olduğunu bilir.

Kocaman yürekleri vardır.

Doğanın içindeki her canlıyı korumak, kollamak, sahip çıkarak sevmek bireyin çok özel bir kalbi olduğunun ispatıdır.

Hayvan sevgisi deyince aklıma birçok isim ve güzel sözler gelir.

O isimlerden biri de Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Dr. Özlem Kutkan''dır. Sokak hayvanlarına ilişkin çalışmalarını bilmeyen camiada yoktur.

Ankara''da doğan Dr. Özlem Kutkan, doğa ve hayvan dengesinin/yaşamlarının korunmasına özel bir ilgi duyuyor. Doğa ve sokak hayvanlarına yönelik konferans, konuşma ve programlar özel ilgi alanına girmekte. Yerel basında ve çeşitli dergilerde makaleleri yayımlanmakta. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitütüsü Dergisi Danışma Kurulu Üyesi olan Dr. Kutkan ileri derecede İngilizce bilmekte.

Dr. Kutkan''ın sokak hayvanlarına olan gönül bağı kariyerine bile yansımıştır.

Sohbet ederken laf lafı açıyor. Hayvanlara olan sevgisine ilişkin çok güzel cümleler kurunca sizler için Dr. Özlem Kutkan''ın söylediklerini not aldım.

"Anadolu günlüğü Kastamonu araştırmalarından:)

Bilmezdim, anlamazdım, düşünemezdim ve düşünememiştim...

Sokak hayvanlarının sessizce silinen yaşamlarını, kaybolan gözlerindeki ışıkların çokluğunu, sayısını…

Onlar için konuşan insanları…

Uzaktı, silikti, belirsizdi bu hayatlar….

Çünkü ben kentliydim ve merkezindeydim kentin ve tek tüktü onlar… Sanki yoklardı bu topraklarda… Takip de etmezdim… Üç gün önce şu sokakta yürüyen öteki mahallede uyuyan hayvanın iki gün ya da üç hafta hadi olsun üç ay sonra yaşayıp yaşamadığını…

Başlarının çaresine bakardı onlar… Ne rahattı düşünmekten kurtulmak huzurla kendi dert ve hayallerimle yoğrulmak…

Oysa,

Meğer,

Anadolu''dan okumak varmış onları. Gözlerim buğulanıyor sanki…

Hele de kırsala bitişik kentlerde… Hani köy ile kent sınır olur. Hani bir yıl sonra o köyün toprakları kıymetlenir. Hani bir yürüyüş yaparsın on dakika sonra o güzel temiz köyün havasını ciğerlerine çekersin ya işte oralardan okumak varmış... Buralarda yürekler yanarmış…

Bir bakarsınız mini mini yavrular tostoparlak öylece oynuyorlardır yanlarında da anneleri… Onları koruyabilecek sandıkları anneleri… Oysa en başta sorun olarak başlardan atılmak istenendir anneleri… Asıl kendisini koruyamayandır anneleri… Meğer kedi/köpeksen en büyük suçmuş dişi olmak… Ürer de ürer derttir işte … Üremeyen erkeğe bakılabiliyor mu ki?

Bir iki yavruyu al gerisini at…. Ha yaşlıları da istemeyiz. Onun da nedenini öğrendim ama onların hikayesi bir başka yazıya olsun. Biz devam edelim, beslersin seversin onları sonra bakarsın ki yoklar… Hatta küpeli köpekler de öyle… Şu köşedeki bu sokaktaki bu güzel gözler önce ürkektirler, yanaşmaz güvenmezler hemen sonra yavaş yavaş sokulurlar tam kaynaşırsın bağ kurarsın sonra bakarsın onlar da yoklar… Ama hemen onların yerlerini yenileri alır… Sonra onlar da yoklar... Diğer mahallede de yoklar, bitişik sokaklarda da… Bakımevlerinde de yoklar... Yıllarca herbirini bir ev alsa yine dolar bu mekanlar... Sanki fizik bilimindeki kara delikler sokaklara inmiş bir yerde yutulup gidiyorlar... Yoksa göçmen kuş olup toplu göçlere mi baş koyuyorlar?

Bu satırları yazarken aklıma belki 15 yılı aşkın bir anım geldi. O zamanlar Ankara''daydım Polatlı''ya doğru araba ile giderken çorak bir arazide ıssız bir yolda zayıflıktan kemikleri sayılan bir köpek görmüştüm. "Keşke yanımızda yemek olsa da verseydik demiştim." Hiç anlamamıştım. Sanki zavallı hayvan suyun, insanın yemeğin olmadığı kıraç araziye rızasıyla gelmiş de bir bildiği vardır misali… Hâlâ içim sızlar…

İşte bu yokları ve varları taşradan okumak gerek. Ne Tunalı Hilmi''den ne Kızılay''dan ne de İstanbul''un merkezlerinden …

O zaman gerçeği görürüz... Halk ve karar alıcılar ve o zaman bir kuşak daha geçmeden anlamı olan sonuçlar üretebilecek sistemli yasal düzeni oluşturabilirler...

Bu derin konuyu bir yazıda uzatmak ve tamamlamak mümkün değil .

Dolayısı ile yazıyı şu cümleler ile bağlayayım;

Şikayet ettiğimiz bu hayvanları, sorun olarak algılanacak sayıda olmalarına yol açtığımıız sürece ve sorunu temelden değil de yarısından ele almaya çalışırsak yanlış yerden okursak gördüklerimiz, konuştuklarımız buzdağının görünen kısmı bile olmayacaktır…

Her konu niteliğine uygun noktadan, yerden okunmalıdır.

Onların hayatlarını da taşradan...

Doğayı, hayvanları sevelim sahip çıkalım. Sokak hayvanları için ulaşabilecek alanlara bir kap su ve mama koymayı unutmayalım. "

Herkese sevgi dolu güzel bir gün diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları