Hangi Tanrı üzerine yemin ediyorsunuz?

Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletinde, iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinden Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığına getirilerek “İlk Türk bakan” olan Aygül Özkan’ın, okullarda dini simgelerin, bu arada haçın da yasaklanmasını istemesi hâlâ tartışılıyor.
Özkan, Focus dergisine “Hıristiyan sembolleri devlet okullarına ait değil. Okullar tarafsız olmalı. Sınıflarda başörtüsü de kullanılmamalı” deyince Başbakan Angela Merkel dahil CDU’luların tarafından eleştirilmişti.
Bild gazetesi yazarı Franz Josef Wagner “Haç sembolünün yerini hiç kimse alamaz, bu Hıristiyanlığın bir değeridir ve sembolüdür, haçı herkes kendi içinde hisseder. Haçın asılı olmadığı bir sınıf, soğuk bir sınıftır” diye yazdı. Alman basınında “Git kendi ülkende otur” diye mektuplar yayınlandı.
***
Özkan, tepki görünce geri adım atarak parti politikalarına uygun davranacağını söyledi ve özür diledi. Ancak bu defa kimin Tanrısı üzerine yemin ettiği tartışma konusu oldu.
Aygül Özkan, bir Müslüman olarak Hıristiyan, Müslüman ve Yahudilerin “tek ve bir saydığı Tanrı” üzerine yemin ettiği için, yemin metnindeki Tanrı kelimesini kullanmakta bir sakınca görmediğini belirtti. Özkan, Alman Anayasasını iyi biliyor ama dinler üzerinde aynı derecede bilgi sahibi değil!
Nitekim Hannover Bölge Kilisesi’nin Sözcüsü Johannes Neukirch, Bild Gazetesi’ne, “Biz Hıristiyanlar, Tanrı ile Allah arasında belirgin bir ayrım görüyoruz” dedi. Essen Katolik Piskoposluğu’nun Sözcüsü Ulrich Lota, “Teolojik olarak Hıristiyanlığın Tanrısı ile İslam’ın Tanrısı aynı değildir” dedi.
Almanya Protestan Kilisesi’nin Başkanı Hermann Barth ise Tanrı tasviri ve Hz. İsa’nın algılanması açısından iki din arasında farklılıklar bulunduğunu, ancak Alman Anayasası’nın girişinde yer alan Tanrı ifadesinin özellikle de Hıristiyanlığın Tanrısı ile ilişkilendirilmediğini kaydetti.
***
Bu olaylardan çıkarmamız gereken sonuçlardan biri şu ki farklı Tanrı ve peygamber algılamasına sahip iki din arasında başlatılan dinlerarası diyalog projesi, bu tepkilerle bir defa daha çökmüştür. Çünkü bu diyalog, Müslümanlara “Aynı Tanrı’ya inanıyoruz” diye propaganda edilmiş hatta “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah” şeklindeki İslam’ın temel kabulünden ikinci bölümün çıkarılarak söylenmesinin yeterli olduğu belirtilmişti.
Hatta diyalogçular, Hıristiyanların Hz. İsa’sı ile Müslümanların inandığı Hz. İsa’nın farklı olduğunu bile bile “Hz. İsa etrafında bütünleşelim” diyebilmişti.
Hıristiyanların yüzde 90’ı, Hz. İsa’yı “Allah’ın oğlu” veya “Allah’ın kendisi” kabul etmektedir. Müslümanlar ise Hz. İsa’yı sadece peygamber olarak bilmektedir. Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne “adil bir hükümdar” olarak geleceğine dair hadis rivayetleri de birçok bilim adamı tarafından “İsrailiyat” olarak kabul edilmektedir.
***
2007 yılında 138 Müslüman din adamı ve ilahiyatçı, dünyanın Hıristiyan liderlerine “Gelin artık barışalım” çağrısı yaptı.
29 sayfalık mektupta Kur’an, İncil ve Tevrat’tan alıntılar yapılarak, “Aynı Tanrı’ya inanıyoruz” denilmişti.
Demek ki bu din adamları, Müslümanları aldatıyordu.
Biz belirgin bir konuda, yazmadığımız
bir şüpheyi içimizden geçirdiğimiz için “günahlarını almışız” dedik; 160 sitede
aynı anda “Arslan Bulut özür diledi” diye yazdılar!
Asıl diyalog faciası ortada duruyor!
Bundan dolayı Müslümanlardan kim özür dileyecek?

Yazarın Diğer Yazıları