Hangi komutan mayına bastı?
Aralık 1993’te Şırnak’ta bir gece baskını sırasında teröristlerin üzerine “zırhlı araç”la giden S.C. adlı Mehmetçik, mayının üzerinden geçti ve patlamada iki kolunu ve iki bacağını kaybetti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde tedavi gören hastayı, 1994 yılbaşında ziyaret etti. Gazinin konuşmalarına dayanamayan Çiller ağlamaya başladı. Mehmetçik, “Sayın Başbakanım, lütfen ağlamayın. Bu vatan ve millet için iki kol iki bacak verdim, çok mudur? Keşke bütün vücudumu verseydim ve şehit olsaydım. Yalnız, büyük Türk Milleti’nin Başbakanı asla ağlamamalıdır” diye konuşunca Çiller, “Göz yaşlarımı tutamıyorsam bir ana olmamdandır. Bundan sonra her şeyinizle ilgileneceğim. Benden bir isteğin var mı, hiç çekinmeden söyle evlâdım” diye sorar.
Mehmetçik, “Sayın Başbakanım, bugünlerde iyi kol ve bacak takılıyormuş. Bana en iyisinden kol ve bacak taktırıp kıtama geri göndermenizi istiyorum. Onlar takılırsa zırhlı aracımı yine kullanırım” diye cevap verir..
***
Askerlik 15 aya indirilmiştir. Bölgedeki askerlerin çoğu terhise hak kazanmıştır. PKK’nın en fazla azdığı Temmuz-Ağustos 1993’te Çukurca’nın Üzümlü karakolu mevcudunun yarısı terhis edilmiştir. Yeni askerler en erken iki ay sonra geleceği için karakol komutanının uykuları kaçmıştır. Durumu askerlerine anlatır ve sivil hayatta hepsine başarılar diler. Terhis olan askerler biraz sonra kararlarını çavuş vasıtası ile bildirirler:
-Komutanım, hep birlikte karar aldık ve hep birlikte kalıyoruz. Yeni erler gelene kadar burada arkadaşlarımızın yanında olacağız.
Karakol komutanı karşı çıksa da terhis olan askerler, yeni askerler gelene kadar karakollarını kahramanca korudular.
***
Mardin Dargeçit bölgesinde 13 Ocak 1994 günü operasyon vardır. Tugay komutanı O.B. telsizden, “komutan mayına bastı” diye bir haber alır. Kendisi mayına basmadığına göre acaba kim basmıştır? Hemen yardımcısı kurmay albay E.A’yı arar. Durumu anlatır ve mayına kimin bastığını sorar.
Albay, “Evet komutanım! Bir mayına basma olayı var ama pek önemli değil. İlgililere bildirdik. Mayın uzmanları, doktorlar ve helikopter yolda. Biraz sonra burada olurlar. Her şey yolunda” diye cevap verir.
Komutan sertçe emir verir:
-Ne demek önemsiz olay! Orada bir mayına basma olayı var. Bir komutan mayına basıyor, sen buna önemsiz diyorsun. Mayına basan komutan kimdir? Durumu nasıldır? Araştır ve çabuk bana bildir!
Daha sonra tugay komutanı, başka kanallardan, mayına basan komutanın, telsizle konuştuğu kurmay albay olduğunu öğrenir. Tekrar arar ve “geçmiş olsun” dedikten sonra helikopterle olay yerine hareket eder. Havadayken, pilot, mayına basan albayın hastaneye kaldırıldığını bildirir. Komutan doğruca hastaneye gider. Albayın topuğu parçalanmıştır. Uzun tedavilerden sonra iyileşir.
Bu anıları, kahraman komutan, emekli korgeneral Hasan Kundakçı’nın Alfa yayınları arasında çıkan “Mehmetçik’ten Anılar” kitabından özetleyerek aldım. Hani “bir solukta okunan” kitaplar vardır; gazetede elime aldım, bitince bıraktım.
***
The Washington Institute for Near East Policy dergisinde “Türk de Gaullecülüğü’nin Yükselişi” başlıklı yazıda, “Eğer Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler aşınmaya, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki umutları azalmaya devam ederse, Türkiye kesinlikle kendi yoluna gidecektir. Uzmanların, ülkenin laikleri ile İslamcılarını birleştiren şeye daha fazla dikkat etme zamanı gelmiştir: Türk milliyetçiliğinin yeni bir çeşidi.. De Gaullecülük 21. yüzyılda Türkiye için gerçek bir gelecek olabilir” deniliyor.
De Gaullecülük değil ama Oğuz Han’dan Atatürk’e uzanan çizgide, bu potansiyel, Türk çocuğunun genetik yapısında vardır. Namık Kemal’in dediği gibi; Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır!