Gorbaçov da "açıklık" diyordu; ülkeyi parçaladı!
Tayyip Erdoğan, “Biz, Kıbrıs meselesinde çözüm için gayret sarf ederken, birileri çıktı, ’Kıbrıs’ı satıyorlar’ dedi. Bugün, o söyledikleri sözün ağırlığı altında kaldılar. İftiralarının, ithamlarının, karalamalarının altında kaldılar. 7 yıllık iktidarımızda Kıbrıs’ta satılan ne var? KKTC daha ileri mi gitti, daha geri mi gitti? 7 yıl önce bizi topa tutanlar, bugün gelinen noktayı görünce acaba ’haksızlık etmişiz’ diyebiliyorlar mı? Aslında her meselede bunu yaptılar. Türkiye’nin hangi kronik sorununu gündeme getirsek, ’ihanet’gibi, ’hıyanet’gibi, ’satmak, peşkeş çekmek’ gibi siyasi edebe asla sığmayacak bir üslûp kullandılar. Şimdi size soruyorum: Kıbrıs satıldı mı? Kıbrıs dün mü daha iyi şartlardaydı, bugün mü? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin itibarı, tanınmışlığı dün mü daha yüksekti, bugün mü?” diye sordu.
Kıbrıs konusunda, özellikle Annan Planı oylanırken ve diğer konularda biz de benzer eleştirileri yaptığımız için bu sözlere cevap vermemiz gerekir.
***
Bir defa, Erdoğan, “Kıbrıs’ı satmadık” diye niye savunma yapıyor?
Bir Başbakan, “satmadık, ihanet etmedik, peşkeş çekmedik” diye niçin savunma yapar?
Kıbrıs’ta Belçika Modeli’ni öneren kendisi değil miydi? Bu model, KKTC’yi ortadan kaldırmıyor muydu?
İkincisi, Annan Planı’na Kıbrıs Türkleri’nin evet demesi için Tayyip Erdoğan şahsen ağırlığını koymamış mıydı? Öyle ki Kıbrıs’ta yerleşik bulunan Trabzon kökenli bir Belediye Başkanı ile şahsen görüşerek Annan Planı’nı desteklemesini istememiş miydi? Denktaş’a hakaretler ederek, “Git kendi ülkende konuş” dememiş miydi? Saymakla bitmez.
Annan Planı, KKTC topraklarının önemli bölümünün Rumlara teslim edilmesini öngörüyordu. Neyse ki Rum tarafı Annan Planı’na hayır dedi de satış veya devir gerçekleşmedi! Rumlar kabul etseydi ne olacaktı?
***
Aslına bakarsanız, Türk Milleti’nin geleceğini düşünenlerin, ABD’den, İngiltere’den, Fransa’dan, Almanya’dan, Yunanistan’dan, Ermenistan’dan, İsrail’den, Çin’den, Rusya’dan, onların Türkiye üzerindeki emellerinden bir korkusu yok! Türk Milliyetçileri’nin en büyük endişesi, Türkiye’yi yönetenlerin, şahsi menfaatlerini, bu saydığımız ülkelerin siyasi emelleriyle tevhit etmeleridir!
Tayyip Erdoğan, bize güven vermiyor. AKP’nin yüzde 47 oy oranına ulaşmış olması, en azından oy verenlerin böyle bir endişeye kapılmadığını gösterir ama bunun sebebi, bu kitlelerin, laikliği bahane edenlerin baskısından kaçmasıdır.
Baskının asıl sebebi, Anadolu sermayesinin, yani Türk halkının önünü kesmektir!
Vatandaş, yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunu anlayacaktır ama Gorbaçov’un “açıklık” sloganından sonra Sovyetler Birliği’ni çözmesi gibi, Tayyip Erdoğan’ın “açılım” programı ile Türkiye’yi parça parça etmesinden önce durumu fark ederse kendisi için iyi olur!
***
Peki, Kıbrıs satılmadı; Türkiye satılmadı mı?
Türkiye’nin yabancılara satılmadık neyi kaldı?
Türkiye’yi pazarlamakla övünen Tayyip Bey değil midir? Türkiye’nın topraklarını yabancılara satmayı bile “değişim” diye sunan ve buna direnenleri komünistlikle suçlayıp küresel kapitalizme hizmetini saklamaya çalışan Tayyip Bey değil midir?
Son olarak Ermenistan parlamentosuna konuşan Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbandyan, “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi için hazırlanan protokol metinleri tamamen bizim tarafımızdan kaleme alınmıştır” diyor. Her şey bu kadar açık işte!
Bu satırları yazarken, Necati Çetinkaya da televizyon kameralarından, AKP’nin, açılımlarla vatana ihanet etmediğini anlatmaya çabalıyordu! Neden acaba?