Gerilimin sorumlusu köşe yazarları mı yoksa iki gazeteci mi?
Tayyip Erdoğan, ülkedeki gerilimin ve buna bağlı olarak borsanın düşmesinin sorumlusunu buldu: Köşe yazarları ve dolayısıyla yazdıkları gazetelerin sahipleri!
Kendisinin hiçbir sorumluluğu yok bu işte!
Türkiye’nin bütün mal varlığını “ülkemi pazarlıyorum” ve “babalar gibi satarım!” diye özelleştirme adı altında yabancılara satan da köşe yazarlarıdır! Yabancı şirketlerin özelleştirmeye yatırdıkları kadar parayı daha şimdiden kâr olarak yurt dışına transfer etmelerini sağlayan da köşe yazarlarıdır.
TSK üzerinde asimetrik psikolojik harekatı köşe yazarları uyguluyor! 100’den fazla subayı köşe yazarları gözaltına aldırdı ve bir kısmını tutuklattı! Son gözaltılar sırasında Genelkurmay Başkanlığı’nda bütün orgeneral ve oramirallerin toplanmasını köşe yazarları istedi. Genelkurmay Başkanlığı’na koşup Aslan Paşa ile görüşen de sanki benim!
* * *
Bütün bu olaylar milletin gözü önünde cereyan ederken, gerilimden ve borsanın düşmesinden köşe yazarlarını sorumlu tutmak, Tayyip Bey kusura bakmasın ama yaramaz çocuk mantığıdır!
Diyor ki; “Ben de şimdi o gazetelerin patronlarına sesleniyorum, ’Ne yapayım köşe yazarı, hakim olamıyorum’diyemezsin. ’Sen bunun sorumlususun arkadaş’diyeceksin. Niye, çünkü bu ülkeyi germeye, bu ülkede ekonomiyi germeye kimsenin hakkı yok. Buna biz de müsaade etmeyiz. Çünkü bir anda dengelerin ekonomik olarak ne hale geldiği ortaya çıkıyor. O zaman köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiği zaman da feryat etmeye hakkın yok.”
Ne yaparsın, 5 milyar dolar vergi borcu mu çıkarırsın?
-Bir taraftan geleceksin hükümete vuracaksın, ’niye ücretler böyle’diyeceksin. Öbür taraftan ekonominin çökmesi için de köşe yazarlarınla her şeyinle elinden geleni yapacaksın. Eğer şurada yüzde 6.5 puan sadece piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır.
Kimdir? Gazete sahipleri! Yahu hırsızın hiç mi suçu yok Allah aşkına?
- Ama o insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki ’kusura bakma kardeşim bizim dükkanda sana yer yok’. Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar.
Demek, köşe yazarları Tayyip Bey’e göre vitrine konulan mallardır! Peki AKP vitrinine konulanlar ne oluyor! Onlar da Tayyip Erdoğan’a layık bu durumda!
* * *
Tayyip Bey bunları bıraksın da kendisinin istemediği haberleri yapan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal Televizyonu İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya’nın 9 Kasım 2009 tarihinden bu tarafa, tutuklu bulunmalarından bahsetsin biraz!
İki gazeteci, cezaevinden yazdıkları mektupta, durumu anlatıyor:
“Başbakan Erdoğan’ın ses kayıtlarını haber yapmamız sebebiyle 19 Ekim 2009 tarihinde evimiz ve işyerimiz arandı. 20 gün sonra Ergenekon örgütü üyesi olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmaktan gözaltına alındık.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a ait ses kayıtlarını yayınlayanlar hakkında ise hiçbir işlem yapılmadı. Başka bir olayda ses kayıtlarını yayınlayan gazete muhabiri polis koruması altında elindeki belgeleri ve ses kayıtlarını bavulla savcılığa teslim etti.
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek suçlarıyla Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir. Üstelik bu telefon konuşmalarını 17 Ekim 2009 günü basın toplantısı ile açıklayan İP Genel Başkan vekili idi. Ses kayıtları bütün basına gönderilmişti.
Durum böyle olduğu halde, 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ’Tutukluluk süreleri dikkate alınarak’gerekçesiyle tutukluluk halimizin devamına karar verdi.
Yani yargılama başlamadan mahkûm edildik.”
Yoksa ülkedeki gerilimi bu iki gazeteci mi çıkardı?