''Genel kabul görmüş iktisat'' ve ötesi...

"TÜSİAD''ın açıklamasını incelemek gerekir" diye düşündüm... Yazılı açıklamada, "Ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır." denildi.

TÜSİAD yetkilileri, bu açıklamaya "Ülkemizde ''kurumsuzlaşma'' sorununa daha önce de işaret etmiş, kalkınmamız için gerekli yaklaşımı ''Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar'' adlı çalışmamız ile kamuoyuyla paylaşmıştık. Ülke ekonomimize fayda sağlayacak, öngörülebilirliğin, yatırım ortamının ve kalkınmanın önünü açacak kural bazlı politikaları hayata geçirmeliyiz." cümlelerini de ekledi.

***

Mecburen, bahsedilen raporu da okudum. Hani Refik Saydam, Başbakan iken "Devlet idaresi A''dan Z''ye bozuktur, düzeltmek ister" demişti ya TÜSİAD''ın raporunda kibar ifadeler kullanılıyor ama devlet idaresindeki şimdiki bozukluk, çürümeye hatta kokuşmaya dönüşmüştür. Zira artık ne kurum kaldı ne kural! Çünkü hukuk devleti yok edildi.

Raporda "Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ile temel hak ve özgürlüklerin içerisinde anlam kazanacağı en sağlıklı yönetişim şekli çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ile oluşturulabilir. Demokrasi ile kişi başı gelir arasında yüksek bir ilişki vardır." veya "Teknoloji performansının düşüklüğünün nedenleri arasında nitelikli insan kaynaklarının ve finansmanın yetersizlikleri kadar, başta akademik özgürlükler ve destek sistemlerinin tasarımı olmak üzere kurumsal çerçevedeki sorunlar yer alıyor." gibi genel kabul görmüş tespitlerin yanında şu ifadeye de yer veriliyor:

"Küresel kurumlarla ilişkiler de ulusal kurumların şekillenmesinde etkili olur. Gümrük Birliği ve AB üyelik sürecinin yanı sıra DTÖ, IMF, Dünya Bankası, OECD, Avrupa Konseyi, NATO gibi çok taraflı örgütlerle ilişkiler, Türkiye''de kurumların gelişimi üzerinde etkili olmuştur."

***

Oysa Türkiye''nin yapısal sorunları, büyük ölçüde "küresel ekonomiye eklemlenme süreci"nin teslimiyet olarak algılanmasından kaynaklanıyor... Türkiye, küresel ekonomiye veya küresel stratejilere eklemlenirken kendi bağımsızlığından taviz vermiş ve ordusunu modeli geçmiş Amerikan silahları veya araç gereçleriyle donatırken, ekonomide de devamlı ticaret açığı veren, ABD''nin dayatmasıyla şeker fabrikalarını kapatan, sinemalarına bile ABD filmi oynatma şartı getiren bir ülke konumuna düşmüştür. Gümrük Birliği de AB''ye teslimiyet getirmiştir.

Şimdi Dünya Ekonomik Forumu Başkanı, "Büyük Sıfırlama" ile pandemiden de yararlanarak kapitalizmi yeniden inşa edeceklerini söylüyor ama TÜSİAD raporunda oralardan ne gelirse kabul etmeye hazır bir anlayış var!

Öyle ki "küresel iklim değişikliği" ile ilgili kurumlar ve kurallar da tartışılmadan harfiyen kabul ediliyor!

Raporun son kısmında, somut çözümlerden biri olarak "Türkiye''nin küresel ekonomiden aldığı payın artması için önümüzdeki dönemde AB ile Gümrük Birliği''nin entegrasyon hedefi doğrultusunda güncellenmesi ve ABD ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi gerekiyor." deniliyor.

***

Halbuki bütün sorunların temelinde, bu iki güç ile kurulan onursuz ilişkilerin Türkiye''yi gelişmekten, kalkınmaktan alıkoyması yatıyor. Darbeler bile ABD kaynaklı değil midir?

TÜSİAD ve benzer kuruluşlar ise 20 yıl önce, AKP''yi "ABD istediği için" destekleyerek milletin hukukunu çiğnemiştir! Şimdi yakınmaya hakları yoktur.

Rapor sahiplerinin, "hukuk devleti"nden anladığı, ABD ve AB merkezli kurum ve kurallara teslim olan bir devlettir! AKP de onu yapmadı mı? İngilltere''nin adı geçmiyor nedense!

Oysa bir ülkenin zenginlerine yakışan, küresel egemenlere göre yön belirlemek değil, milletin kendi fikir, felsefe ve ideolojisini ortaya koyabilecek ve bütün dünyaya örnek olabilecek bir model geliştirmek için bilimsel ve kültürel ortam sağlamaktır.

Yazarın Diğer Yazıları