Geleceğimizi bugünden tükettik
Türkiye, ABD Merkez Bankası tarafından dünyanın en kırılgan ülkesi olarak ilan edildi. Neden olarak, cari açığın yüksek ve Merkez Bankası döviz rezervlerinin yetersiz olduğu gösterildi.
Cari açık, dış borç demektir. Dış borç da yarınki geliri bugünden tüketmek demektir. Eğer Türkiye yatırım yapmak ve üretmek için borçlansaydı, üretim ve ihracat artardı ve dış borç ödenirdi. Ancak açık kapamak için borçlanınca, borç var, karşılığı yok demektir. Bu borcu gelecekteki gelirlerimiz ile ödemek zorundayız, demektir.
Dünyanın en yüksek cari açığını veren bir ülke olmamızın karşılığı, yine dünyanın en az tasarruf yaratan ülkesi olmamızdır. O kadar ki bundan on iki sene önce tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 20’nin üstünde iken bugün bu oran yüzde 12,6’ya kadar gerilemiş durumdadır...
Aşağıdaki tablodan da çok net görülüyor ki diğer ülkelerle karşılaştırsak Türkiye aynı zamanda dünyanın en az tasarruf yaratan ülkesi haline gelmiştir. Tasarruf yaratamayınca tasarruf-yatırım farkını dış kaynakla kapatıyoruz. Bu da cari açık demektir.
Yatırımların GSYH’ya oranı da yüzde 19.6’dır. Yani düşüktür. Yatırım oranının düşük olmasına rağmen yüksek cari açığın oluşması, tasarrufların ne kadar düşük olduğunu gösterir.
Böyle bir sonuçla Türkiye ilk defa AKP iktidarında karşılaştı. Bundan böyle büyüme oranları da düşük çıkacak. Zira dış kaynaklara bağlı büyüme de bir yere kadar gidiyor. Şimdi dünyada hem sermaye hareketleri yavaşladı, hem içeride kurlar arttı. Dahası da ekonominin kırılganlığı tescil edildiği için Türkiye’ye olan güven azaldı. Dış borç bulmak da hem zor hem de daha pahalı olacak.
Siyasi iktidar, Türkiye’nin varlıklarını paraya çevirdi ve bütçeye aktardı. Özelleştirme ile alt yapı yatırımları ve kamu işletmeleri, bir kısmı yabancıya olmak üzere, satıldı. İmtiyazlar ve haklar satıldı. Kamu arsaları TOKİ yoluyla satılıyor. Bütçe açıkları kapatıldı ve fakat devlet yoksullaştı. Gelecek iktidarlar neyi satacak? Kaldı ki yabancıya satılan alt yapı yatırımlarının kârı da dışarıya gidiyor. Yabancının aldığı gayrimenkuller üzerinde, aynı yabancı inşaat yapıp, satıyor. Parasını dışarıya götürüyor. Buna karşılık yabancılar Türkiye’de sıfırdan fiziki yatırım yapmıyor.
Son 4 yıldır nominal faiz oranları enflasyonun altında kaldı. Yani reel faiz eksi oldu. Bu nedenle parayı tutmak el yaktı. Tüketim arttı. Tasarruflar düştü. Eksi faizin yatırımları artırması gerekir. Ne var ki tasarruf yoksa yatırım da olmaz. Üstelik spekülatif piyasa ve kırılgan ekonomide kimse yatırım yapmaz. Dahası bankaların kredi faizlerini yüzde 100 kârlı satması nedeniyle yatırımcı kaynak da bulamadı.
Sonuç olarak AKP’nin, plansız programsız günü kurtarma politikalar bizi bu noktaya kadar taşıdı.