Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Gara'da sorumlu kim?

Gara meselesine dair yazılarım bazı mahfilleri rahatsız ettiğine göre doğru yoldayız. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönelttiği 5 soruya cevap verilmediği gibi karşılık olarak hakaretler yağdı. Sayın Kılıçdaroğlu son derece naif bir insan. "Siyasi ahlak seviyesi"ni koruyor. R.T.E'nin "Bakanlarımı gönderdim" övünmesine doğrusu toplumun önemli bölümü, "Madem öyle niye gönderdin?" diyor. Öte yandan "Başka rehine var mı?" sorusuna devletin hiç bir kurum ve yetkilisinden cevap yok. "Çarşamba günü millete sesleniş programımı izleyin. Görüntülü olarak bir çok güzelliği paylaşacağım" diyen RTE'den, "Sizden müjde isteyen oldu mu?" dersek suç mu işleriz.
Öte yandan siyasetin kuralında "Başarısızlığın siyasi sorumluluğu vardır" gerçeğinden hareket edecek olursak; "Sorumlu Cumhurbaşkanı değil devlettir" cevabı "Sorumluluğun yükleneceği günah keçisi mi aranıyor?" sorusunu akla getirmiyor mu?
Canım memleketimin "Normal" günlerinde böylesi "Başarısızlık" durumunda nelerin yapılmasına ilişkin çok yorum var. Bu sütunlardan zaman zaman görüşlerine atıf yaptığım, Komutanım; Emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal'ın tespitleri bir nevi devlet adamı hatırlatması ölçüsünde...
Gara operasyonunda "-Kim Hatalı?-Kim Suçlu?-Kim Sorumlu?" sorularının cevaplarını Günal paşamın tespitleri ışığında bulmaya çalışalım:
1. Genel Anımsatmalar
* Birliğin yaptığı ve yapamadığı her şeyden komutan sorumludur. (Hükûmetin yaptığı ve yapamadığı her şeyden de hükûmetin başı sorumludur.)
* Devletin sorumlu makamlarını işgal edenler, teröristlere karşı yürütülen silahlı mücadeleyi SAVAŞ, teröristlerin ele geçirdiklerini TUTSAK (ESİR) olarak nitelerse, teröristlere karşı silahlı mücadelenin "Uluslararası Savaş Hukuku" kurallarına ve "Cenevre Sözleşmelerine" uygun olarak yürütüldüğünü söylemiş olur. PKK'nın resmen düşman olarak tanınması anlamına gelen bu ifadeler eğer dil sürçmesiyse (ki öyle olduğunu düşünüyorum) bu vahim hata derhal ve resmen düzeltilmelidir.
* Rehine (savaşta, tutsak) kurtarma operasyonları, büyük gizlilik, ölüm sessizliği, taktik (hatta bazen stratejik) aldatma planlaması ve maket arazide pek çok sayıda prova gerektirir. Çavuş talimgahı imişçesine birkaç aylık eğitim-öğretimle subay çıkarılanlarla ilgili kuşkularım olmakla birlikte; her komutan bu kuralları çok iyi bilir. * Özel Harekatçı askerler, iyi birer komando olmanın ötesinde, hem askerî hem de kültürel yönden çok özel bilgi, beceri ve yetenekleri olan subay ve astsubaylardır; yetişmeleri çok uzun yıllar alır. Özel harekat görevleri, komando eğitimli uzmanlarla yürütülebilecek bir görev değildir.
* Risk alabilmek, en önemli liderlik özelliklerinden biridir. Ancak risk almak kumar oynamak değildir; insan yaşamıyla kumar oynanmaz. (Alınan risk oluşuverirse mutlaka başarıyla uygulanabilecek ya da kuvvetin kaptırılmadan çekilmesini sağlayabilecek bir veya birkaç yedek plan yapılmış olması gerekir.)
2. Ortada insan yaşamı söz konusu olduğu için, bu tür tarihsel olaylar bize, rehinelerin öncelikle diplomasi kullanılarak kurtarılmasını dikte etmektedir. 6 yıldır bu konuda çaba gösterilmemiş olması, Hükumetin başının, Dışişleri Sekreteri'nin hatta bir ölçüde Meclis'in ve bütün partilerin umursamazlıklarının kanıtıdır.
3. Bana göre ana plan, GARA bölgesine "hava destekli uçarbirlik harekâtı ile" sınır ötesi operasyon yapılması ve ardından bölgede bir mağarada saklandıkları istihbar edilen 13 rehinenin özel bir operasyonla kurtarılması idi. Bu denli gürültülü patırtılı bir operasyonu PKK'nın haber alamayacağını düşünmek safdillik olur. (Üstelik Operasyon öncesi Irak ile üst düzey eşgüdüm ziyareti yapılmış olunca...) AKP'li CB'nin "Çarşamba günü müjde" vereceğini duyurmuş olması, bu operasyonun aynı zamanda bir kurtarma operasyonu olacağı konusunda PKK'nın değerlendirmelerini güçlendirmiştir. Ancak MÜJDE olayı, zaten başarı şansı "insafsızlıklarıyla ün salmış PKK teröristlerinin insafına kalmış" bu operasyonu iyice riske sokmuş olduğundan, çok hatalıdır.
4. Özel Kuvvetler Komutanlığınca kurtarma operasyonunu fiilen yapmak üzere oluşturulan özel grubun komutanı, böyle bir planın başarılı olma şansı olmadığı konusundaki görüşünü üst komutanına söylemiş olmalıdır. Söyledi mi, bilemiyoruz. Ama söylemediyse Grup Komutanı bağışlanmaması gereken bir hata yapmış demektir ve siciline işlenir. (Söylediyse, asker olarak emri yerine getirmek zorundadır.)
5. Bu olumsuz görüş -sıralı komutanlarca- operasyonu planlayan en üst askerî makama kadar ulaştırılmış olmalıdır. Sıralı komutanlardan kim üst komutanına ulaştırmadıysa, bağışlanmaması gereken hatayı o yapmış demektir.
6. Olumsuz görüş sorumlu siyasi makama ulaştırıldığı halde planın icrasında ısrar edilirse artık bağışlanamaz hata o siyasiye aittir.
Gizli operasyonlar -çok başarılı olsalar dahi- böbürlenmek veya siyasi rant edebilmek için nasıl yapıldığı hakkında asla bilgi verilmez; hatta basına yansımamışsa yapıldığına dair de bilgi verilmez; gelecekte tekrar yapılması gerekirse, kullanılan taktik ve birlik hakkında olası muhasımların bilgi sahibi olmaması için. Bu nedenledir ki, operasyonun Meclis'te Savunma Sekreteri tarafından adım adım gösterilmesi gaflettir.

Yazarın Diğer Yazıları