Faili meçhul kaza(!)
Yağdı yağmur…
Kaydı toprak…
Devrildi tren…
Öldü insan…
*
Tekirdağ Çorlu''da, 8 Temmuz 2018 günü, resmî ifadeyle "aşırı yağışa bağlı olarak, rayların üzerinden geçtiği menfezin kayması ve trenin raydan çıkması"yla meydana gelen, aralarında çocukların da bulunduğu 25 kişinin öldüğü, 317 kişinin yaralandığı tren kazasının üzerinden neredeyse 4 yıl geçti;
47 ay…
1418 gün…
Kaza görünümlü katliamla ilgili dava, feci olaydan 360 gün sonra; yani tam 1 yıl dolmak üzereyken başladı.
Davanın başladığı günden bugüne 3 yıla yakın zaman geçti;
34 ay…
400 gün…
10 duruşma…
Ve son duruşması dün görülen, daha ilk duruşmada mahkeme heyetinin çekildiği davada, hâlâ bir iddianame yok ortada.
İddianamesiz dava!
*
Yakınları feci şekilde can veren ailelerin avukatlarından Can Atalay, Gezi Davası''nda tutuklanınca; dünkü duruşmaya SEGBİS ile bağlanması talep edildi;
Ret tabii.
Avukatsız savunma!
*
Karar:
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına…
Faillerin tespiti için yürütülen soruşturmanın neticesinin beklenmesine…
Söz konusu soruşturmanın akıbetinin Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığına sorulmasına…
…na..
…ne…
*
Tren var…
İç-dış görüntü kaydı var…
Tanık var…
Oluş sebebi var…
Oluş şekli var…
Fail nasıl olmaz?
Bulunamayan fail mi yoksa üzerine yıkılacak birileri mi?
"Fıtrat" zaten hükümlü olduğunda mı boş kaldı sanık sandalyesi!
*
Rayında giden trenin altındaki toprak kaydığı esnada vagonları kanatlandırma imkânı bulunmadığından zahir; makinistler hakkında takipsizlik verildi.
O rayı oradan kim geçirdi peki?
Zemin etüdünü kim yaptı?
Menfezi kim?
İhaleyi kim?
Denetimi kim?
Bunlar isim isim, kurum kurum belli değil mi?
Tren rayının döşendiği tarihte; tren yolu işini kim kime ihale etti belli değil mi?
TCDD''nin başında kim vardı?
Onun da başında kim vardı?
İşin başında kim vardı?
Keza kaza tarihinde; kim yönetiyordu TCDD''yi?
TCDD''yi yönetenin bağlı olduğu kişi kimdi;
Kim bu zincirin en tepesindeki?
Hepsi, bir bir kayıtlı değil mi?
Nerede aranıyor da bulunamıyor acaba olayın faili?
Açlık oyunları…
Önceki gün; bir yanım Alevi''den Cumhurbaşkanı olur mu tartışmasının sancısı içinde, bir yanım "Abdülhamit" polemiğinin göbeğinde, bir yanım CHP Genel Başkanı''nın açıklayacağı kaçış planının peşindeyken bir yanımın da market alışverişi yapması gerekliydi.
Vaktim yok diye sanal marketten halletmek istedim; ne mümkün…
"Mahalle marketi bu kadar değildir" dedim; "Hadi kızım tabana kuvvet…"
*
Dakika bir gol bir…
2 kilo yoğurt 49 lira!
Yoğurt bu ya…
600 gramlık olan boyu; sofraya ailecek oturuyorsanız tek öğünlük sayın; 15 lira!
Kaşarı geçtim; beyaz peyniri anmıyorum bile; 50 liradan aşağı tost peyniri bulamıyorsunuz; ki ne kadar peynir ondan da emin değilim!
*
Süt reyonu tam psikolojik yıkım;
Soğuk zincirindeki en ufak aksamada bozulan günlük sütlerle sınanmaktan yorulunca mecburen aldığım sözde organik kutu sütler var; 200 ml; standart boydaki bir su bardağı kadar….
8 lira 95 kuruş!
Geçtiğimiz yıl 3,5-4 liraya alırken pahalı bulduğum süt, birkaç hafta önce 6,95 iken market market dolaşıp 6 liradan satılanını aradığım süt 9 liraya dayanmış…
Bir haftada 62-63 lira sadece tek çocuğun günde 1 bardak süt parası!
Birilerinin aklına uyup da "3 çocuk" yaptınız diyelim; günde üç bardak süt -hadi o zaman litrelik aldığınızı farz edelim-; ayda nereden baksanız en az, ama en az 500 lira!
Hani bunun yumurtası var?
Meyvesi?
Sebzesi?
Eti?
Bakliyatı?
Böyle anlarda, bir "ucuzluk marketi", "toptancı" arama sevdasına düşüyor insan; halbuki koy üzerine ulaşım ücretini; kâr mı ettin sahi?
*
Valla, ne yalan söyleyeyim; marketten çıkarken aklımda ne Abdülhamit kalmıştı, ne başkası; varsa yoksa ekmek kavgası!
Demem o ki; istediği damara, inanca, tabana, sinir ucuna oynasın iktidar; sandıkta oynanacak tek oyun var;
Açlık oyunları onun da adı!