Eşkıya kim tartışması!

CHP Grup Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ile TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonu’nun CHP’li üyelerinden oluşan 10 milletvekili yüksek yargıda yapılacak değişikliklere tepki olarak yayımladıkları bildiride halkı anayasal ve meşru zemin içinde direnmeye ve muhalefete çağırdı.
Bildiride “Türkiye’de, devlet yönetiminde, ‘Benim memurum, benim müsteşarım, benim bakanım’ döneminden sonra, ‘Benim yargıcım’ dönemi yeni HSYK yapılanmasıyla birlikte Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay tasarısıyla birlikte hayata geçirilmek istenilmektedir” denildi.
Tayyip Erdoğan, bu bildiride imzası bulunanlara “Eşkıya mısınız siz?” diye seslendi!
Oysa istenen, meşru direniş idi!


***


Eğer diktatörlüğe karşı çıkmak, eşkıyalık ise Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanı Tayyip Erdoğan’a göre Tunus ve Mısır’da sokak gösterileri yapan insanlar eşkıya oluyor!
Aynı projenin aslî başkanı Obama ise Tunus ve Mısır halkının sokak hareketlerini “barışçıl gösteriler” diye yorumluyor ve şiddetle bastırılmaması gerektiğini söylüyor.
Yine CHP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli’nin “Komisyonda yaşananları kabul etmemiz mümkün değil. Hükümet yargıdan intikam almak istiyor. Dün yaşananlar sanki dağ başında yaşandı. Kaba güç, sayısal çoğunluklarına güvenerek her şeye muktedir olduklarına inanan bir güç. Anayasa ve İçtüzüğü dinlemeyenlere de parlamento hukukunda eşkıya diyorlar. Biz CHP olarak eşkıyaya karşı geldik” sözlerine bakılırsa, eşkıyalık konusu biraz karışık!
Ama biz yine de Rizeli Sandıkçı Şükrü gibi “eşkıya, dünyaya hükümdar olmaz” diyelim.

***


Diyelim de Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, seçmen kütüklerinin İçişleri Bakanlığı’nca tespiti ve seçim sonuçlarının Adalet Bakanlığı’na bağlı UYAP sistemiyle YSK’ya aktarılması sebebiyle Türkiye’de artık seçimlerin de güvenliğinin kalmadığını söyledi.
Kanadoğlu, “YSK, doğrudan doğruya seçmen kütüklerine adrese dayalı kayıt sistemini nüfusa göre hazırlama görevini üstlenmiştir. Bu, yürütmenin hazırlayacağı seçmen kütüğü anlamına gelir. O halde, ülkede demokrasinin d harfinden bahsetmeye imkân yoktur. Sonuçlar da UYAP Projesi’ne uygun şekilde toplanıyor. Dolayısıyla sonuçları YSK’ya bildirme görevi de Adalet Bakanlığı’na aittir. UYAP da bu bakanlığa bağlıdır. Seçmen kütükleri ve milletvekili seçimleri doğrudan doğruya İçişleri ve Adalet Bakanlıklarına, yani yürütmeye bırakılmış ise seçimin güvenliği ortadan kalkmıştır” dedi.
Bunları da bir tarafa bırakalım, seçim sonuçlarında en önemli karar organları il ve ilçe seçim kurulları değil midir. “Benim hâkimim” il veya ilçe seçim kurulu başkanı olursa ki öyle oluyor; bu durumda seçimin sağlıklı yapılabileceğini söylemek mümkün müdür?
O halde, halkın, bu hukuk dışı tabloya karşı, “anayasal ve meşru zemin içinde direnmesi” nden başka çare var mıdır?


***


Baksanıza bugüne kadar yaptıkları din istismarı yetmemiş olacak ki bir de Atatürk istismarına başladılar.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Biz dedik ki, ‘Bu millet her şeyin en iyisine layık.’ Biz dedik ki; ‘Bu millete hizmetkârlık en büyük şereftir. Gerçek Atatürkçü kadro da, AK Parti kadrolarıdır.’Atatürk ne demiş? ‘Bu millete efendilik olmaz, hizmetkârlık yapılır’demiş. O’nu biz yaşattık” diyor.
Ortada bir hizmetkârlık olduğu doğru da kime?
Türkiye’nin ekonomik varlıkları, 8 yıl içinde kimin eline geçti? Asıl eşkıyalık bu değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları