Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Erkistan nasıl kurtuldu?

Erkistan vahim günler yaşıyordu. Kurulduğu günden bu yana, hiç bu kadar iç ve dış tehditle karşı karşıya kalmamıştı. Âdeta dört bir yanından kuşatılmış gibiydi. Kuzeyde ve kuzeydoğuda eski düşman vardı. Yirmi yıl kadar önce dağılma sürecinden geçen eski düşman yeniden toparlanıyor ve kuzeydoğudan tekrar bir tehdit oluşturmaya başlıyordu. Doğudaki ezeli düşman ise Erkistan’ı sıcak karnından vurabilirdi. Güney komşulardan biri  karışık idi. Erkistan için tehdit oluşturan da işte tam bu karışıklıktı. Çünkü karışıklığın ortaya çıkardığı bir çeşit virüs, uzaklarda icat edilmiş bir enjeksiyon aletiyle Erkistan’a zerkediliyordu. Batıdaki düşmana gelince o, kuyruk acısını bir türlü unutamamıştı. Asıl büyük tehdit ise komşuların ötesindeydi. Uzaklardaki iki merkez, tuhaf bir ittifak düğümü ile Erkistan’daki birçok beyni düğümlemişti.
Dışarıdan da desteklenen iç tehdit iki ayrı yönden geliyordu. Bunlardan biri tuhaf bir virüstü. Erkistan’daki bazı insanların beynine yerleştirilen bu tuhaf virüs, yerleştiği beyinlerde kimlik bunalımına yol açıyordu. Yüzyıllardan beri bilinen kimliğin yerini tuhaf kimlikler almaya başlamıştı ve bu yeni kimlikler Erkistan topraklarında hak iddia ediyorlardı. İşin tuhafı, bulaşıcı virüsün hızla yayılması ve Erkistan’ın yönetici beyinlerine kadar sıçramasıydı.
İkinci tehdit daha da tuhaftı; öldürücü bir elektrik akımı, yıllardan beri kendini gizleyerek genç beyinlere akmıştı. Akımın girdiği beyinler, Tanrı’nın verdiği akıl ve aklın ürettiği bilim yerine Tanrı’dan aldıklarını iddia ettikleri bir programı koymuşlar ve çevrelerinde bulunanları ona göre programlamaya başlamışlardı. Bu sabit programın zamanla gelişen ve sayıca artan mensupları ülkenin her tarafına yayılmışlar ve belli başlı köşe başlarını  tutmuşlardı. Erkistan’ın üniversiteleri, okulları, yurtları artık onların ellerindeydi. Çok uzaklardan yönetilen özel bir grup, güvenlik ve yargı içine de girmiş; yayılan virüslere karşı duran güçleri göz altına alıp tutuklayarak direniş ve kurtuluş ümitlerini de yok etmeye başlamıştı.
Erkistan nasıl kurtulacaktı?
Bütün ümitler kırılmak üzereyken hiç kimse bir yerlerde bir takım hazırlıklar yapıldığının farkında değildi. Özel bir bağışıklık sistemi dolayısıyla hiçbir virüsün nüfuz edemediği bir yapı vardı Erkistan’da. İnsanların bu yapıdan haberi vardı var olmasına ama bağışıklık sistemini kimse bilmiyordu. Göz göre göre ülkenin parçalanmasına ve yok olmasına razı olunamazdı; yapı, duruma el koymaya karar verdi ve el koydu.
Erkistan, bir hasta gibi ameliyat masasına yatırıldı. Görüldü ki virüslerin yol açtığı hasarı gidermek için kısa süreli bir tedavi yeterli değildir. Nitekim daha önce de benzer operasyonlar yapılmış; netice alındığı zannedilerek hasta kendi hâline bırakılmış; fakat bu defa virüsün daha sür’atle yayıldığı tespit edilmişti. O hâlde uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç vardı. Vücuttaki virüs merkezlerinin tamamı kurutulmalıydı. Virüsü kurutulamayan organlar feda edilmeliydi. Ve en önemlisi bağışıklık sisteminin hastaya da uygulanmasıydı. Özellikle, hastayı yeniden ayağa kaldıracak olan taze uzuvların bağışıklık sistemiyle donatılması gerekiyordu.
Bağışıklık sisteminin formülü aslında çok basitti: Akıl, bilim ve Erkistan bilinci. Erkistan’ın tarihi, dili, edebiyatı, kurucu felsefesi ana okulundan üniversiteye kadar ruhlara ve zihinlere yerleşecekti. Bununla donanmış beyinler, dünyanın her yerinde üretilmiş bilim, teknik ve sanatı da öğreneceklerdi.
Bağışıklık sistemi sayesinde virüslerden korunmuş olan yapı, durumu ve çözümü bu şekilde tespit etti ve işe koyuldu. Erkistan’ın tarih, dil ve edebiyatını, kurucu felsefesini çok iyi bilen uzmanlardan bir heyet oluşturdu. En yetenekli genç beyinler tespit edilip bilim ve sanata yönlendirildi. Şimdi Erkistan’da göğüsler ilerde, başlar dik, coşkulu marşlar söyleniyor ve insanlar geleceğe ümitle bakıyor. 

Yazarın Diğer Yazıları