Erdoğan’daki kinin sebebi kümeste saklanmak mı?

Banu Acar adlı okurumun mektubu şöyleydi: “Başbakan’ın televizyonlarda yayınlanan kendi gençliğine hitabını izledim. Yine bir yerlere bakıp bakıp okudu. Yine aynı şeyleri söylüyor sandım ve pek ilgilenmedim ama konuşmanın bir yerindeki bir kelime beynime mıh gibi çakıldı. Sabah uyandığımda içimde hâlâ dün hissettiğim o korku ve endişe devam ediyor. ’Kininin davacısı yetişecek genç’ nedir? Nedir bu kin? Kime karşı bu kin? Cumhuriyet ve laikliğe sahip çıkan bizlere ve geçmişimize karşı bir kin olduğunu hissediyorum. Daha önceki söylem ve işlerini biliyoruz bu hükümetin ve destekçilerinin. Korkuyorum.. Nedir bu bitmeyen ve milyonlarca gencin beynine ve kalbine yerleştirilecek olan kin? Korkuyorum! Ülkem ve geleceğim için korkuyorum.”

***


Doğrusu dizi yazı, televizyon programı gibi meşguliyetlerden dolayı haberleri televizyondan takip edememiştim. “En iyisi, Başbakan’ı her yerde takip eden ve bütün konuşmalarını harfiyen yayınlayan Anadolu Ajansı’na bakayım” dedim.
Anadolu Ajansı, Tayyip Erdoğan’ın şöyle dediğini yazıyordu: “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
Bu cümlede “kininin” kelimesi atılmıştı..
Bunun üzerine, “Acaba, okurum ’dininin’ kelimesini ’kininin’diye mi algıladı?” diye düşündüm.
Yine de Tayyip Erdoğan’ın kininin ses tonundan yansıdığını, ayrıca “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ten mahkûm edilerek hapis yattığını, siyaset yapmasının yasaklandığını, Amerikan Büyükelçisinin devreye girerek, kurumların başında bulunan kişilerle görüştüğünü, bundan sonra CHP’nin desteklediği bir Anayasa değişikliği ve yüksek mahkeme yorumları, son olarak da Yüksek Seçim Kurulu kararı ile yasağının kaldırılarak hülleli bir ara seçimle siyasete dönebildiğini, partisinin ise Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik aleyhindeki eylemlerin odağı” olarak kabul edildiğini hatırladığım için ben de “Nedir bu kinin sebebi?” diye sordum..

***


Gece geç vakit, Anadolu Ajansı’nın Tayyip Erdoğan’ın konuşmasındaki “kininin” ifadesini sansür ettiğini anladım. Konuşma youtube’a verilmiş, oradan seyrettim. Erdoğan gerçekten “kininin davacısı bir gençlik” istiyordu!
Nasıl bir kin bu acaba? Mesela kendisi çocukken babasının bazen kümeste saklandığını anlatmıştı Tayyip Bey..
Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinden önce Sakarya’da CHP’nin geçmişini anlatırken kendi geçmişi hakkında şöyle demişti:
“Sorgun’da Sorgunlu Ahmet Taşkın tarafından yazılan ve 1949 yılında Ceylan Matbaası’nda basılan ’İlmihal’adlı kitabın dağıtılmasının yasaklanması. Buyurun Bakanlar Kurulu kararı. İlmihal yahu ilmihal.. Bakanların imzası var. İnönü’nün onayı var. Belge, belge.. Laf değil. Bir başkası, yine çok ilginç ’Namaz Hakikati Nedir’ kitabı.. Çok enteresan, muzır yazıları görüldüğü için toplattırılmasına.. Bu dosyada bunlar var. Biz bunları babamızdan, dedemizden çok dinledik. Benim babam bu yasaklardan dolayı kaçtı Rize’den İstanbul’a. Abim, Zonguldak’a, ardından Sakarya’ya geldi. Hep bunlardan kaçtı, bu çilelerden. Adeta kovalamaca oynadılar, okutturulmadılar, okuyamadılar. Kümeslerde saklandıklarını anlatırlardı. Bu çileleri çektiler. Biz bunların ne olduğunu biliyoruz.”

***


Yani klasik CHP düşmanlığı.. O yıllarda CHP’nin laikliği abarttığı bir gerçektir. Ancak, her meseleyi kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. Meselâ, birkaç yıl önce ABD, “Furkan” adıyla çarpıtılmış bir Kur’an yazdırıp bastırdı, Mısır’da dağıttı. Şimdi bu kitap toplatılırsa, Kur’an mı toplatılmış olur?
Veya işgalcilerle işbirliği yapmaktan idam edilenleri günümüzde ulema sayarak baş tacı etmek doğru mudur? İslam’da yurdunu alçaklara çiğnetmek var mıdır?
Bu itibarla, böyle araştırmaya muhtaç iddiaları günümüze taşıyıp, AKP’nin bir avuç gençliğini “kindar gençlik” olarak yetiştirmek, aynı konuşmada sevgi tohumları ekmekten bahseden Tayyip Erdoğan’ı yüceltmez..

Yazarın Diğer Yazıları