Erdoğan’daki kin ve nefretin sebebi!

Konuyu baştan ele alalım. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, grup toplantısında, Anayasa değişikliği girişimini incelerken “Üç maddeye karşı biz bütün gücümüzle, imkânlarımızla sonuna kadar mücadele edeceğiz. 2. Dünya Savaşı’nda Churchill, Hitler’e karşı, ‘Dağda, derede, denizde, ovada, sonuna kadar mücadele edeceğiz’ demişti. Biz de üç maddeye karşı, parlamentoda, referandumda, Anayasa Mahkemesinde sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bu sözlere, “Anamuhalefet partisi lideri, çirkin bir şekilde kendisini Churchill’e, beni Hitler’e benzetiyor. Eğer Hitler’e benzetecek biri varsa kendi genel merkezlerindeki eski genel başkanlarının resimlerine baksın. Kendisine ‘Milli Şef’ dedirten eski liderlerine baksınlar. Hitlervari bıyıklarıyla kendilerine gülümsüyor” diye cevap verdi!
Erdoğan, anayasa değişikliği konusunda AKP’ye destek veren bağımsız ve BDP’li milletvekillerine de teşekkür etti.
***
Hitler’e benzetilmek, Erdoğan’ı çileden çıkarmış, öyle anlaşılıyor. Fakat İsmet İnönü ve CHP zihniyetine duyduğu kin ve nefreti bu vesileyle ortaya koymak fırsatını da bulmuş oldu.
Anadolu’da CHP ile Demokrat Parti arasında başlayan kin ve düşmanlık, o neslin yaşlanması ve hatta çoğunlukla aramızdan ayrılması ile biraz tarihe karışmış durumdadır... Fakat Tayyip Erdoğan gibi bizim neslimiz içinde de büyüklerinden siyasi kin ve nefreti miras alan insanlar var.
Gençlik yıllarımızda milliyetçiler arasında böyle bir hava vardı. Özellikle Türkçülük ve Turancılığı savunanlar, İnönü’nün emriyle bir suç işlemiş gibi tabutluklarda işkenceden geçirilmişti ve bu olaylar toplumsal hafızaya kazınmıştı. Ölümünden önceki yıllarda Alparslan Türkeş, İnönü’nün, Atatürk ile birlikte Türkiye’nin kurtuluşuna hizmet etmiş tarihi bir şahsiyet olduğunun altını çizerek bu bakışı yumuşatmıştı.
Peki ama Tayyip Bey gibi bu tür hassasiyeti olmayanların İsmet İnönü’ye duyduğu kin ve nefretin sebebi nedir?
Aile ile ilgili özel bir sebebi mi var acaba?
Denilebilir ki, “Baykal’ın söyleminde de aynı kin ve nefret yok mu? İkisini de eleştirmek gerekmez mi?”
Anayasalar, hukuk teorisinde Rousseau’dan beri “toplumsal sözleşme” olarak kabul edilir. Yani uzlaşma olmadan, dayatma ile ve üstelik terör destekçileri ile uzlaşarak tek taraflı anayasa değişikliği yapmaya kalkışırsanız, Hitler’e benzetilirsiniz!
***
Aslında kin ve nefret suçları ABD ve Avrupa’da kanunlaşmıştır. Bir insana karşı, sadece ırkı, dili, dini, milliyeti, etnik kökeninden dolayı değil felsefi ya da siyasi inancından dolayı suç işlerseniz, meselâ hakaret ederseniz kin ve nefret suçu işlemiş olursunuz.
Türk Ceza Kanunu’nda ise “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı bakımından farklı özelliklere sahip bir kısmını diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu” vardır ve Tayyip Bey, bu suçtan sabıkalıdır.
***
Erdoğan, malum üç maddedeki değişikliği, referandumda da kabul ettirebilyseydi, koca bir ülkeyi tek başına çekip çeviren bir diktatör konumuna gelmeyecek miydi?
Fakat AKP içinde de sağduyu sahibi milletvekilleri var ki parti kapatma maddesi düştü!
Referandum ile halktan, demokrasi ile diktatörlük arasında bir tercih yapması istenecekti!
Hitler de demokrasi ile geldi, ülkesinde taş üzerinde taş kalmayıncaya kadar diktatörlüğüne devam etti.
Türkiye böyle bir yükü kaldıramaz!

Yazarın Diğer Yazıları