Enkaz altında kalan kimdir?

''Felâketin büyüklüğü''nü anlattıkça ihmal, hata ve beceriksizliklerin küçüleceğini zannediyorlar!..

Fayları kanun veya kararname gücüyle başka bir yere nakledemeyeceğimize göre şehirlerimizi bu gerçeğe göre planlamalıydık… Devleti, öngörebilen bir varlık kılmalı, kaynakları kişisel zenginleşme ve siyaseti besleyen alanlar olmaktan çıkararak, insan hayatının ve millî varlığın devam için doğru kullanmalıydık…

Bir depremde, hastane, belediye, karakol, askerî birlik binası yıkılıyorsa, enkazda kalan öncelikle vatandaş değil devlettir devlet!.. Bu gerçek, partiler ve hükûmetler üstü bir gerçektir ama öyle olması hiç kimseyi ağır sorumluluktan kurtarmaz…

Türkiye ekonomisinin can damarı, Trakya''dan Sakarya''ya kadar fay hattının üzerine yerleşirken, ayakta uyuyan, göz yuman veya tehlikeyi hesaplayamayan yönetim anlayışları, ülkeyi sağlıklı bir geleceğe taşıyabilir miydi? A partisi B partisi veya filanca hükûmet değil mesele, partileri aşan, yarım yüzyıllık bir öngörüsüzlük zinciri bu…

Otobanlar, havaalanları, köprüler önemli mi, tabii ki önemli… Ama öncelik sıralamasından hiçbiri insan hayatından daha önemli değil… Bugün enkaz altında kalan bir bedenin, dün memleketine duble yoldan bir saat daha önce gitmesi miydi kıymetli olan, yoksa bugün yaşıyor olması mıydı?

***

Geçen Kasım''da "İstanbul artık millî güvenlik sorunudur" başlıklı yazımda, geleceği öngörerek inşa edilmiş şehirlere örnekler vermiştim, gıptayla… Tekrar aktarmak istiyorum:

Önceki yüzyılın ikinci yarısına kadar Brasilia diye bir şehir yok… 1950''lerde birkaç yıl içinde inşa ediliyor ve Brezilya''nın başkenti oluyor… Son derece iyi planlanmış bu yeni şehrin 4 milyon nüfusu var…

Kazaklar, 1998''de başkenti Almatı''dan Astana''ya taşıdılar… Siyasî sebeplerin yanı sıra nüfusun da güneyde yoğunlaşmasını önlemek gibi bir amaç vardı burada… Astana, gittikçe artan bölgesel bir cazibeye sahip şimdi…

Çin, komünist dönemde yüzlerce yeni şehir inşa etti… Küresel rekabetin içindeki payı arttıkça son 30 yılda yeni şehirleşme patlama yaptı…

Nüfusu diğer şehirlerle kıyaslanamayacak olsa da Avustralya''nın başkenti Canberra''yı da vurgulayabiliriz… Geçen yüzyılın başına kadar böyle bir şehir yok…

2050 yılında nüfusunun 40 milyona dayanacağından endişe edilen Kahire için Mısır devleti başkenti taşımak için harekete geçti bile…

Endonezya''nın başkenti Cakarta''nın İstanbul''a benzeyen riskleri var… Cakarta nüfusunun 4''te 1''i deniz seviyesinin altında yaşıyor… Dünyadaki iklim değişiklikleriyle birlikte deniz sularının yükselmesi ve sık sık yaşanan seller şehri tehdit ediyor… Şimdi Cakarta''nın yükünün ülkenin başka bölgelerine kaydırılması planlanıyor…

Yine nüfus yoğunluğunu azaltmak için Güney Kore''nin, başkenti Seul''den 2030''a kadar kademeli biçimde taşımayı planladığı biliniyor…

Türkiye çok çok önce ''İkinci İstanbul'' gibi projeleri hayata geçirmek zorundaydı… Hem muhtemel depremin insan ve ekonomi kaynaklarımıza vuracağı darbenin etkisini azaltmak hem de nüfus yoğunluğunu başka bölgelere kaydırmak için bu gerekliydi…

***

Biz neler yaptık veya yapıyoruz? ''Toplu ölüm barışı'' demek olan ''imar barışları''yla, kamudaki ''yiyici kontrol birimleri''yle, paranın egemen olduğu adaletle, farklı particileri oy birliğinde buluşturan kirli imar ve iskân kararlarının alındığı belediye meclis toplantılarıyla, iştahı kesilmeyen ve genelde-yerelde kim gelirse gelsin onunla yolunu bulan namussuz müteahhitlerle, ''pay hatları''nın ''fay hatları''ndan daha önemli görüldüğü anlayışlarla, günü kurtarmaya yönelik siyaset ve rant mücadelesiyle meşgulüz!..

Allah hepsine rahmet eylesin, depremde kaybettiklerimiz göremeyecekler ama dileriz kıyamet ağırlığındaki bu ders, ülkemiz ve devletimiz için gerçekten milat olur da geleceği doğru kurgulayacak akıl, bilim, insaf harekete geçer, insanî zaaflara, siyasî hırslara ve ranta galip gelir…

Yazarın Diğer Yazıları