Enflasyon müzminleşti
1) Temmuz ayı TÜFE oranı yüzde .45 oldu. Yaz ayları enflasyon daha düşük oluyor. Söz gelimi, son 5 yılın 3 yılında TÜFE oranı eksi çıkmıştı. Geçen yıl da bu yıldan daha düşük olmuştu.
Yıllık enflasyon da yüzde 9.36 oldu. Aslında 2004 yılı Temmuz ayında da TÜFE oranı yüzde 9.6 olmuştu. Yani 10 yıldır TÜFE olarak enflasyon aynı düzeyde seyrediyor. Bazı yıllar yüzde 10’u geçiyor... Bazı yıllar yüzde 10’un altında kalıyor. Ancak10 yıldır bu oranlara yakın devam ediyor.
2) Merkez Bankası’nın 2014 hedefi yüzde 5 idi. Sonra kendi hedefinin tutmayacağını anlayarak yüzde 7.6 olarak yeni bir tahmin yaptı. MB’nin işletmelerdeki yöneticilere sorarak derlediği enflasyon beklenti anketi ise yüzde 8.30 çıktı. 2014 sonunda bunların hiç birisi tutmayacak ve TÜFE oranı yüzde 9 ile yüzde 10 arasında gerçekleşeceğe benziyor.
2006’dan beri MB enflasyon hedefini tutturamadı. Ayrıca her sene kendi hedefinin tutmayacağını söylüyor ve yeni tahminler açıklıyor. Oysa ki MB enflasyon hedefi yaparken, para ve faiz politikasını, herşeyi bu hedefe göre ayarlıyor. Yani enflasyon hedefinin topluma bir maliyeti var. Hedef tutmayınca da MB’nin içeride ve dışarıda güvenirliği kalmıyor. Ekonomide kırılganlık artıyor. İstikrar bozuluyor.
10 yıldır TÜFE aynı düzeyde ise ve MB’nin enflasyon hedefi tutmuyorsa, demek ki enflasyon müzminleşti, yalnızca para ve faiz politikası ile çözülemiyor.
Kronik (müzmin) enflasyonun özelliği, hızının düşük fakat süresinin uzun olmasıdır.
Öte yandan, eğer bizdeki enflasyon parasal karakterli olsaydı, MB para politikası işe yarardı. 10 yıl aynı seviyede devam etmezdi. Demek ki bizde ekonominin yapısındaki katılıklar dolayısıyla enflasyon çözülemiyor. Yani yapısal sorunlar var.
Bu sorunlar, piyasada rekabet kurallarının çalışmıyor olması, tasarruf yetersizliği, düşük verimlilik, bankaların kartelleşmesi, sektörel dengenin bozulması, bürokrasi ve bürokrasiye siyasi müdahale gibi sorunlardır.
Ayrıca psikolojik beklentiler de işin içine giriyor. Zira kronik enflasyon kendi kendini besler. Enflasyonun gelecekte de devam edeceğinin beklenmesi, kişileri bugünkü harcamalarını artırmaya yöneltir, bu da fiyat artışlarının devam etmesine yol açar.
Enflasyonsuz bir ekonomi, istikrarlı bir ekonomidir. Yapılması gereken önce bir istikrar programı hazırlamaktır.
Bu program, dinamik bir yapısal program olmalıdır. Bu program çerçevesinde;
Devleti yeniden yapılandırmak gerekir. Kamu harcamalarında verimliliği artırmak gerekir. Bu nedenle ihale yasasındaki istisnaları kaldırmak ve ihaleleri daha şeffaf yapmak gerekir. Devlet doğal tekeller ve altyapı hizmetlerinden doğan fiyat stratejisine yeniden sahip olmalıdır. Bu yolla devlet sosyal faydası olan mal ve hizmetleri maliyet altı fiyatla satabilmelidir.
Ayrıca devlette bürokrasi azaltılmalı, kamu hizmetleri daha genel ve objektif olmalı ve siyasi müdahaleler dışında tutulmalıdır.
Türkiye’de birçok sektörde piyasanın yüzde 90’ı birkaç büyük firma tarafından kontrol ediliyor. Tüketiciler rekabetin getireceği avantajlardan yararlanamıyor. Bu şartlar altında çalışan firmalar maliyetleri, olduğu gibi fiyatlarına yansıtabiliyorlar. Verimlilik artışına, Ar-Ge’ye, maliyet minimizasyonuna ihtiyaç duymuyorlar.
Oligopol piyasaların kırılması için, başta KOBİ’lere ciddi destekler vermek gerekir. Oligopol piyasaların olduğu sektörlerin halka açılmasını teşvik etmek gerekir. Yine bu sektörlerdeki yeni şirketlere ve yeni yatırımlara destek vermek gerekir. Ayrıca finans sektörü ile reel sektör arasında denge sağlanmalıdır.