En zor seçime doğru
İktidar, kendi elleriyle inşa ettiği yüzde 50+1''in derdine düştü şimdi… Eğer eski sistemle devam ediliyor olsaydı, AKP-MHP koalisyonu iktidarı bir dönem daha muhtemelen garantilemiş olacaktı… Telaş halinde yeni ortaklar aranıyor olmayacak, İYİ Parti''ye de malum çağrı yapılmayacaktı…
Kaderin garip tecellisi bu işte… Düne kadar çok ama çok ağır dille eleştirdiğiniz kişi ve partilere, iktidarınızı sürdürmek için ihtiyaç duyabiliyorsunuz… İktidar partisini yüzde 50+1 kulvarına kim ya da kimler soktuysa, o cenahta bugün pek hayırla yâd edilmiyordur şüphesiz!..
''Mavi ve kırmızı kuvvetler'' gibi bloklaştırıcı siyasetle ''muhalefeti, sonsuza dek muhalefete mahkûm edelim'' derken, inşa edilen yeni sistem yüzünden iktidarın riske atılması, kolay kabullenilebilecek bir durum değil…
İktidar açısından riski şuradan da hesaplayabiliriz: 2018 seçimlerinde Erdoğan yüzde 51.8''le Cumhurbaşkanı seçilebilmişti… Seçime katılım oranı ise yüzde 73''tü…
Yaşanan ağır ekonomik krizler, partiden kopuşların doğurduğu iki yeni parti, yeni seçmenlerde ağırlığın muhalefetten yana olması, muhalefetin toplu hareket etmesi vs. faktörler önümüzdeki seçimin kaderini etkileyecek çapta…
***
Yeni sistemin, yani yüzde 50+1''in iktidarın başına bela olabileceğini anlamak için İstanbul modelini doğru yorumlamak yeterli… Ekrem İmamoğlu''nun kazanabileceğine hiç ihtimal vermiyorlardı… Çünkü iktidarın hesabı, bloklaşmanın kendi lehlerine sonuç doğurması üzerineydi… Karşı cephedeki ''benzemezler'' birbirine bakarak fire verecek, Cumhur İttifakı ise zorlanmadan kazanacaktı!..
İstanbul''da tam anlamıyla mini referanduma gidilmiş oldu… Bloklaştırma siyasetine rağmen Ekrem İmamoğlu seçimleri kazanınca, Türk siyasi tarihine kara leke düşürme pahasına seçimler iptal edildi… Üstelik belediye meclis üyelikleri seçimlerine dokunulmadan!..
Tekrar edilen seçimler iktidar adına daha büyük bir hezimet doğurdu… Fark 800 bine çıktı… Panik içinde, Kürt seçmeni etkileme düşüncesiyle, Apo''nun mektubunun Anadolu Ajansı vasıtasıyla mesaja dönüştürülmesi ve Osman Öcalan''ın TRT''ye çıkarılması da çare olmamıştı…
İstanbul seçmeni, haksızlığa uğradığı düşüncesiyle Ekrem İmamoğlu''na daha fazla sahip çıktı… Öcalan kardeşler üzerinden geliştirilen strateji Kürt seçmen üzerinde etkili olamadı… Tam aksine, milliyetçi olup da tereddüt içindeki bir kısım seçmeni ters etkiledi… Ayrıca iktidar partisinin sadakat anlamında en sert ve dinamik kitlesi olan Karadeniz kökenli seçmende de çözülmeye yol açtı…
***
Cumhur ittifakı, son İstanbul tecrübesinden ders çıkarmış mıdır, tam bilmiyoruz… Ama kutuplaştırma diliyle, kendi taraftarını bloke etme, mevzisinde kalmaya zorlama gibi yöntemlerin umdukları kadar etkisi kalmamış görünüyor… Gerginliklerden yorulmuş seçmen, bu tarzdan uzaklaşıyor… Kemik kitlenin daha fazla alkışlayacağı siyaset, toplumun genelinde daha az karşılık buluyor…
Yeni sistemi, iktidarın başına muhalefet örmedi… İktidar kendi elleriyle bu oyunu kurmuştu… Farkında olmadan öyle bir sonuç doğdu ki, birbirlerine pek benzemeyen muhalifler, aralarındaki farkları bir kenara bırakarak, sonuç alma adına aynı fotoğraf karesine girebildiler… Sistem değişmemiş ve partileri ittifaklara mahkûm etmemiş olsaydı, muhtemelen bu birlik yoktu ve iktidar partisi yine en büyük parti olarak devam etme pozisyonunu koruyor olacaktı…
Son referandumun yüzde 51.4''le geçtiğini hatırlarsak, 1 milyon seçmenin bile pozisyon değiştirdiğinde hangi sonuçların doğduğunu bilmek lâzım… Sadece İstanbul seçimlerinde kısacık sürede ortaya çıkan 800 bin fark ders olmalıydı…
Belirsizliğe savrulma endişesi yayma, eskiyle korkutma, gelecekle ilgili olağanüstü vaatler, yine iktidar getirir mi? Bu artık çok kolay görünmüyor… Kesin olan şu ki, iktidarın kendi elleriyle meydana getirdiği bir canavar, şimdi kendisini tehdit ediyor…
İktidar açısından İstanbul seçimleri ürkütücü bir testti…