Ekonomik kriz Kıbrıs davasını da vurur mu?
Anavatan Türkiye''de Türk lirasının dolar, sterlin ve Euro karşısındaki değer kaybının, zaten çeşitli sorunlarla boğuşan KKTC ekonomisine bir darbe daha vuracağı aşikardır. Pandemi öncesinde eğitim ve turizm sektörlerindeki atılımlarla neredeyse denk bütçeyi yakalamaya çok yaklaşan KKTC maliyesini zor günler beklemektedir. Kıbrıs Türk halkı sıkıntılı günlerin aşılması için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Halkımızın bu bağlamda atacağı en önemli adım Ocak ayında yapılması kararlaştırılan erken seçimde bizi bekleyen sorunlarla baş edebilecek kişileri göreve getirmesidir. Anavatan Türkiye ile her dönemde yakın ilişki içerisinde olan partilerin adayları tercih edilmelidir. Devletimize ve Anavatan''a bağlı, sonuna kadar güvenen, her şartta anavatanın yanında olan partilerden oluşacak bir Meclis bizi düzlüğe çıkarabilecektir.
Anavatan Türkiye''de yaşanmakta olan kriz sadece ülke ekonomisi ve maliyesinin yanlış yönetilmesinden, izlenmekte olan para politikasının doğru idare edilememesinden kaynaklanmamaktadır. Dış manipülasyonların olduğu, Avrupa Birliği ve ABD''nin mevcut yönetimi alaşağı etmek için devreye girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Nihayette ülkeyi kimin yöneteceğine Türk halkı, Anadolu''daki kardeşlerimiz karar verecektir. Kıbrıs''tan bakıldığında gönlümüzden geçen Anavatan Türkiye''nin içinde bulunduğu krizden süratle çıkması ve güçlenmesidir. Güçlü Türkiye, güçlü KKTC''dir; bu hiçbir zaman unutulmamalıdır...
Yakın tarihimiz incelendiğinde ABD ve Avrupa Birliği''nin Türkiye''nin güçlenmesinden hiç de hoşnut olmadığı görülecektir. Türkiye''nin son dönemde savunma sanayisinde attığı adımlar, bölgede söz sahibi olması ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlaması, Batı''nın telkinlerini ve dayatmalarını dinlememesi emperyalist güçlerin harekete geçmesine neden olmuştur. Türkiye''deki tüm siyasi partiler yaşanmakta olanları çok iyi etüt etmeli, iç siyasi çatışmaları bir yana bırakmalı, kutuplaşmalar önlenmeli, partiler yaşanmakta olan krizi kendi siyasi emelleri için kullanmaktan kaçınarak adeta su almaya başlayan geminin nasıl kurtarılacağına kafa yormalıdır. İktidar ve muhalefet birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde olmalıdır. Millî birlik şarttır..
KKTC tarihinde ilk kez tanınma yolunda önemli bir imkan yakalanmışken bu ekonomik kriz nedeniyle yeni siyasetimiz sekteye uğratılmamalıdır. KKTC''de egemen eşitlik temelinde iki devletin iş birliği siyasetine inanan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar görevdedir. Tatar, Maraş Açılımı konusunda da cesaretli adımlar atmaktadır. Anavatan Türkiye, Tatar''a destek verirken, mevcut hükümet de bu siyasetin yürütülmesine katkı koymaktadır. Ekonomik krizlerle boğuşan Anavatan Türkiye''nin KKTC''nin tanınması, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz''deki haklarımızın korunması, Mavi Vatan''da elde ettiğimiz avantajların ileriye götürülmesi, Ege''de, Suriye''de, kısaca bölgemizdeki tüm çıkarlarımızı koruması güçleşecektir.
Türkiye''nin kriz yaşaması özellikle Rum-Yunan ikilisini sevindirecek, tahriklerini ve saldırganlığını artıracaktır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi''nin(GKRY) uzunca bir süreden beri Anavatan Türkiye''nin haklarımızı korumaya yönelik dik duruşunu AB ve ABD''nin dikkatine getirerek Türkiye''ye karşı yaptırımlar uygulanması için sinsi çalışmalar içinde olduğu bilinmektedir.
GKRY, Türkiye''nin Mavi Vatan''daki sondaj çalışmalarının önlenmesi ve Maraş''ın açılmasının engellenmesi konularını üyesi olduğu AB nezdine getirerek Türkiye''nin cezalandırılmasını talep etmektedir. Annan Planı referandumu ve Crans Montana''da federasyoncu 2. Cumhurbaşkanı Talat ve 4. Cumhurbaşkanı tavizci-teslimiyetçi Akıncı tarafından altın tepsi içerisinde sunulan kapalı Maraş''ı geri alma fırsatını ellerinin tersi ile reddeden Rum-Yunan ikilisinin, Maraş açılımı kararı karşısında yaygara koparması ibretlik bir hezeyandır.
Birleşmiş Milletler (BM) iyi niyet misyonu çerçevesinde yıllarca sürdürülen Kıbrıs müzakerelerinde kapsamlı bir çözümün parçası olarak görüşülen Maraş konusu, Rum tarafının uzlaşmaz tavrı sebebiyle çözülememiştir. Kapalı Maraş''ın geçtiğimiz yıl Ekim ayından itibaren KKTC Hükümeti''nin aldığı kararla bölüm bölüm halkın kullanımına açılması ve hak iddia edenlerin Taşınmaz Mal Komisyonu''na(TMK) müracaat etmelerinin istenmesi ertesinde Maraş''ın 1974''ten önceki Rum sakinlerinin tepkileri üzerine köşeye sıkışan Rum Yönetimi soluğu üyesi oldukları Avrupa Birliği''nde aldı. Geçtiğimiz günlerdeki Avrupa Birliği Dış İşleri Konseyi''nin Brüksel''deki toplantısında Maraş dosyası gündeme geldi. Türkiye''nin Maraş''ın yanı sıra Geçitkale''deki askeri üs ve İskele Boğazı''ndaki deniz üssüyle ilgili faaliyetlerinin de "gizli bir belgede" Avrupa Birliği''ne sunulduğu öğrenildi.
Maraş''ta, Birleşmiş Milletler kararları dışına çıkılan adımlar atıldığı iddiasıyla gündeme gelen "Türkiye''ye yönelik yaptırımlar" için "seçenekler belgesi" hazırlanması yeniden ele alındı.
Söz konusu toplantı sonrasında açıklama yapan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell "Seçenek Belgesi"ne dikkat çekti. Borrell, Avrupa Birliği''nin özel birimleri tarafından, Türkiye''nin kapalı Maraş''taki "yasa dışı faaliyetlerine" ilişkin kapsamlı raporun hazırlandığını belirtti. Belgenin iki bölümden oluşacağı, hem gelişmelerin not edileceği, hem de eylem planı hazırlanacağı iddia edildi. "Seçenekler Belgesi''nin" COREPER''de (Daimi Temsilciler Komitesi) ele alınacağı öğrenildi. Borrell, "Aralık ayında yapılacak AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında ele alınmak üzere konuya ilişkin bir çalışma yapılacak ve rapor sunulacak" ifadelerini kullandı.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığım üzere yaşanmakta olan ekonomik krizi göğüslemeye çalışan Anavatan Türkiye''nin gerek AB ve gerekse ABD''nin düşmanca tezgah ve oyunlarına karşı nasıl bir tavır sergileyeceği merak konusudur. Türkiye''nin kendi ve Kıbrıs Türk halkının haklarından geri adım atmasını hedefleyen şer güçlerin planlarını bozacak adımları süratle atması gerekmektedir. Türkiye başta Rusya ve Çin ile iş birliğini geliştirmeli, Suriye, Mısır, ve İsrail gibi uzunca bir süreden beri sorun yaşadığı ülkelerle bozuk olan ilişkilerini tamir etmelidir. Başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer körfez ülkeleri ile de ilişkiler muhakkak geliştirilmelidir. Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri ile geçtiğimiz günlerde açıklanan ekonomik iş birliği programı ise bekletilmeden devreye konulmalıdır. Türkiye ekonomik krizden çıkma yolları ararken, KKTC''nin ortaya koyduğu yeni siyaseti de ileriye götürmeye çalışmalı, yeni siyasetimizin sekteye uğratılmamasına özen göstermelidir.