Egemenliği kim tehdit ediyor?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi.
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk''ün, Millî Mücadele''nin en kritik safhalarından biri olan Sakarya Meydan Muharebesi''nde söylediği ''Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.'' ilkesinin Türkiye için hâlâ geçerli olduğunu" söylemesi gibi...
"Yürüttüğümüz mücadelede Cumhuriyetimizin bir asırlık birikimi, Osmanlı ve Selçuklu''nun 10 asırlık mirası, medeniyetimizin 15 asırlık zenginliği, devletimizin 20 asırlık geleneği en büyük güç kaynağımızdır." demesi gibi...
"Türkiye diye bir devletin, Türk milleti diye bir milletin bırakınız sahip olduğu gücü ve imkânları, varlığına bile tahammülü olmayanlar bugün de boş durmuyor." sözleri gibi...
"Kendi yasama ve yürütme organlarımızın bile Anayasa gereği işine karışamadığı yargımızı, bir grup büyükelçinin sigaya çekmesine tahammül edemeyiz. Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır." ve "Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin, sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum." sözleri gibi...
***
Erdoğan, Türk medeniyetinin zenginliğini neden 15 asırla sınırlandırıyor, onu açıklamadı ama sergilediği hassasiyetler doğrudur, ben de 10 ülke büyükelçisinin Osman Kavala ile ilgili gibi görünen bildirisinin, Erdoğan''ın Afrika gezisine cevap niteliği taşımakta olduğunu belirtmiştim.
Devlet Bahçeli''nin "Türkiye''ye muhtıra verdiler" tespiti de doğrudur...
Yalnız, ülkenin bağımsızlığı ve millet egemenliği konusunda, AKP iktidarının bugüne kadar uyguladığı politikalar, on büyükelçinin muhtırasından daha tehlikeli değil midir? Mesela, "Türk Milleti''nden Türkiye Milleti''ne geçiş süreci"nden bahseden, 10 büyükelçi değil, Cumhurbaşkanı başdanışmanıdır. Erdoğan da uzun süre "Türk" yerine "Türkiyeli" kavramını yerleştirmek için uğraşmıştır.
"Koordinatör ülke" temsilcisinin davetiyle, terör örgütüyle Oslo''da masaya oturulduğunda, Abdullah Öcalan''ın "ortak vatan" taleplerinin Meclis''te görüşülmesine "evet" denilmiştir. Öcalan''ın mektubunun miting meydanında okunmasına izin verilmiştir. Terörle mücadele durdurulmuş, bu süre içinde terör örgütü şehirleri işgal etmiştir. Bu uygulamalar, egemenlik ve bağımsızlık açısından on büyükelçinin taleplerinden daha ağır değil midir?
Her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldıktan sonra "Türk milleti diye bir milletin varlığına tahammülü olmayanlar"dan bahsetmek, ne derece inandırıcı olabilir? "AKP iktidarı sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk" veya "Açılımın başarısı, anayasadaki Türklük tanımının kaldırılmasına bağlı" sözlerini de on büyükelçi söylemedi!
***
"Yeni Anayasa" hazırlayıp "Devletin adı ve şekli: ASRİKA (Asya-Afrika) İslam Devletler Birliği''dir. ASRİKA, konfederal cumhuriyettir. ASRİKA İslam Devletler Birliği, kuvvetler ayrılığı ve başkanlık sistemi ile yönetilir. Başkenti İstanbul, resmî dili Arapçadır." diyen de on ülkenin büyükelçisi değildir!
Benzer nitelikte pek çok söz, uygulama veya politikadan söz edilebilir. En son devletin temel niteliklerinin değiştirilmesi tartışmasını başlatan da AKP''li bir isimdir. Ekonominin bozulması, stratejik kuruluşların yabancılara satılması, tarım üretiminin baltalanması, Merkez Bankası''nın boşaltılması gibi uygulama ve kararlar da hep AKP iktidarının eserlerindendir! Devleti, 17-25 Aralık operasyonuna kadar bütünüyle FETÖ kadrolarına teslim eden de AKP iktidarıdır.
"Diyarbakır, BÜYÜK Orta Doğu Projesi''nin yıldızı, bir merkezi olabilir" diyen, yani bütün bunları Türkiye''ye yaşatan kişinin, on büyükelçinin muhtırasına karşı "Türk Milleti''nin egemenliğine ve Türkiye Cumhuriyeti''nin bağımsızlığına sahip çıkıyoruz" sözleri, Türk Milleti ve Türk devleti için teminat değildir!
Teminat, sıfırdan başlayıp, devletin kuruluş esaslarını yeniden hâkim kılmaktır.