Dindar Cumhurbaşkanı emaneti kime veriyor?

Saygı Öztürk’ün Hürriyet’teki haberine göre Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı’na, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Cemal Boyalı atanınca, kurulun kıdemli üyelerinden Dr. Recep Sanal, bu kişinin kıdemi, birikimi, deneyimi ve yönetim anlayışının kendisinin çok gerisinde olduğunu belirtip, görevden affını istedi.

* * *

Biz Cemal Boyalı’yı da Dr. Recep Sanal’ı da tanımayız. Sanal’ın değerlendirmesinin doğru olup olmadığını da bilmiyoruz. Fakat Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mevcut atama anlayışıyla bir gün böyle bir duvara çarpacağı belliydi.
Belliydi derken, YÖK Başkanlığı’na yaptığı atamayı kastediyoruz. Yüksek öğretim kurumlarının yönetimi ile ilgili yeterli tecrübesi olmayan bir kişinin YÖK’ün başına getirilmesi, Gül’ün yönetim anlayışını yansıtıyordu aslında.
“Dindar Cumhurbaşkanı” sloganı ile seçimleri kazanan AKP’nin adayı olarak Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül’ün bu davranışı, emaneti ehline değil de kendi kadrosu saydığı çizgide olanlara tevdi ettiğini gösteriyor.
Bu tutum devlet idaresinden ehliyetin tamamen dışlanması sonucunu doğurur; üstelik devlet adamlığına da dindarlığa da uygun düşmez.

* * *


“Dindar Cumhurbaşkanı” sloganı, aslında dini siyasete alet etmektir ve sadece bu sebeple bile 22 Temmuz seçimleri iptal edilmelidir! Hatta sadece bu slogan bile AKP’yi kapatma sebebidir. Dindarlık, insanın kendi ilânıyla veya kitlelerin oylaması ile belli olmaz.
Fakat konumuz o değil.
Recep Sanal’ın dilekçesinde ifade ettiği “İlgilinin kendi mesleki kıdemine, yüksek denetim alanındaki bilgi düzeyine ve yönetim anlayışına uygun bir heyet ile çalışmasının daha yerinde olacağını değerlendirmekteyim” görüşü, meselenin can damarıdır.
Öyle ya, insan kendisinden daha üstün özelliklere sahip bir kişiyi kadrosunda tutamayacağına göre, etrafına daha az nitelikli elemanları toplayacaktır. Tıpkı Gül’ün yaptığı gibi!
Böylece, devlet bürokrasisi niteliklerinde genel bir düşme başlamıştır. Bu düşüş, sadece emaneti ehline vermeyenlerin değil, devletin düşüşüdür!

* * *


Madem ki Sayın Cumhurbaşkanımız, dindardır, yine seçimde propaganda edildiği gibi babası da sakallıdır, öyleyse niçin “Allah size emanetleri ehline vermenizi emreder. Hüküm verme konumunda bulunduğunuz vakit adaletle hükmetmenizi emreder” ayetine uymuyor?
Bundan sonrasını Mustafa İslamoğlu’ndan alıntı yaparak söyleyelim:
“Kendilerine ait egemenlik yetkisini oylarıyla yanlış vekillere emanet eden seçmenler, insan hakkında ’iyi-kötü’ hükmünü verirken adil davranamayan kişilerdir. İyiyi kötüden ayıramayanların, emaneti ehline vermeleri nasıl mümkün olur?
O halde aslolan, insanlara ’seçme hakkı’nı kullandırmaktan öte onlara hüküm verirken adil hüküm verecek bir bilgi, birikim, bilinç ve eğitim vermektir. Daha muhakemesini nasıl yürüteceğini bilemeyen, adaletle hüküm verecek bir zihni işleyişe sahip olamayan insanların, emaneti ehline vermek hususunda isabetli davranmaları beklenemez.
Nisa 58. ayet, ’emaneti ehline vermek’le, ’adil hüküm vermek’ arasındaki doğrudan ilişkiye atıf yapmaktadır. Aklını doğru kullanmayanların, doğru bir muhakemeye sahip olamayacakları bir gerçektir. Çünkü doğru hüküm, ancak doğru muhakeme sonucu elde edilir.
Dinî, ahlâkî, siyasal, sosyal, ekonomik, bilimsel ve estetik olmak üzere, hayatın tüm alanlarındaki dökülüşümüzün temelinde yatan sebep de budur. Hatırlasanıza o muhteşem Kur’anî uyarıyı:
‘Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder!’
Bu toprakların içine itildiği şu hal, işte bu mahkûmiyetin resmidir ve kurtuluşu da sizin elinizdedir. Malûm, toplumsal değişmenin ilâhî yasasıdır:
‘Bir toplumu oluşturan bireyler iç dünyalarını değiştirmeden, Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.’ (Ra’d, 11) ”

Yazarın Diğer Yazıları