Davutoğlu neden Washington’a gelmedi?
Herkes, Berkin Elvan’ın cenazesine odaklanmışken, baktık ki sıfırlamacı kabinenin, komşularla sorun sıfırlayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Amerika kıtasında. Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü hesabı, geliş nedenini araştırırken cevaplar, yavaş yavaş dökülmeye başladı.
Yandaş basına kalsa, Birleşmiş Milletler, bizimkine dünya meselelerini danışıyor. Ukrayna, Suriye, İran ve Irak ve uzaydaki yeni gezegen ve halkları ile ilişkiler diye kafa patlatırken, birden ağanın, Kıbrıs konusunu genel sekreterle görüştüğü ortaya çıktı. O Kıbrıs görüşmeleri ki, Obama’nın sorunlu Erdoğan aramasına neden olmuştu. Belli ki New York’ta birilerine bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın faslından yeni öneriler sunuldu.
Bu görüşmeyi, geçen haftaki tepkilere neden olan telefon görüşmesi sonucu Beyaz Saray’ın köpürmesi açısından izlersek, Kıbrıs konusunda Davutoğlu, Amerika kıtasına ne getirmiş olabilir? Tam da, Yahudilerle arayı düzeltsin diye İsraillerden koparıp getirdikleri, Büyükelçi Namık Tan’ı başarısız bulup geri çektikleri, yerine, Tokyo’dan senesini doldurmamış yakın çevreden nerede ise akrabadan sayılacak bir diplomatı atamışlarken. Ama anlaşılan, adamlar öylesine çaresiz ve yönetime öylesine yüzleri yok ki New York’tan Washington’a geçemedi.
Acaba, New York’a çok yakın Pensilvania’ya geçip orada ilişkilerdeki pürüzleri de sıfırladı mı diye soracak olursanız, onu da Bakan’ı New York’ta izleyen meslektaşlarımız düşünsün. Belki de New York ve Washington’da ABD’nin öteki kentlerinde Berkin için yapılan gösteriler gözlerini korkuttu. Eğer Washington’a gelmiş olsaydı havayı koklamak için diyebilirdim ama anlaşılan arkadaş düşman sahada ve Birleşmiş Milletler güvencesi dışına taşmak istemedi.
Ben burada olur veya olmaz, bazı masa üstü tasarımları aktarayım. Bir kere, Erdoğan’ın Kürt projesi konusunda da yararlı olamayacağı buradaki tüm entel takımı tarafından kabullenilmiş durumda. Zaten, sizler de Erdoğan’ın, Güneydoğu Anadolu’da yaptığı konuşmalardan, AKP ile BDP arasındaki çapanın açılmaya başladığını fark edebilirsiniz. Yetmedi, son günlerde AKP’nin güçlü olduğu Karadeniz ve başka yerlerde BDP’lilere yönelik saldırılar artıyor. Her ne kadar AKP bunu MHP ve ülkücülere mal etmek istiyorsa da kazın ayağı pek öyle değil.
Son, artık Batı başkentlerinde AKP’nin kısa bir süre içinde iktidardan düşebileceği inancı kuvvet kazanıyor. Bu yalnız inanç değil, aynı zamanda AKP’nin iktidardan gitmek istemediği için her türlü ayak oyununa başvurabileceği korkusunu da beraberinde getiriyor. Açık söylemek gerekirse, onların vizyonunda ne yazık ki iç savaş var. Batılılar, Türk halkını düşündüklerinden değil, kendi çıkarları ve içerideki yatırımlarının zarar görmemesi için bir savaşa karşılar.
Bu soruyu gündeme getirip ağız yokladığım yerleşik birçok analist bana hiç beklemediğim, Mısır örneğini verdi. Hatırlatırım, Mursi’yi iktidara getiren Batı, adamları Genelkurmay Başkanı ile götürmüştü. Vefa borcu bu kadar. Bir çok kişiye göre, yerel seçimler sonrası sahneye konabilecek Nisan ayındaki yeni oyun bu. Bana, yetmez ama evetçiler gibi, Erdoğan demokrasisi darbelerden daha iyidir masalını anlatmayın, hâlâ karnınız doymadı mı?
Sürekli kendime, ülkemde kaç kişi, içinden yüksek sesle, “Ben bunları hak ediyor muyum?” sorusunu soruyorum. Evet cehalet ve ahlak düşkünü bir grubun ülkeyi, dalgalı bir çağda, dümensiz bir gemi gibi sürüklemesine daha ne kadar sessiz kalacağız. Sanki, Türk halkı toptan bir zaman makinesine sokulup mağara devrine götürülmüş orada yeniden yaşatılmaya çalışılıyor gibi.
Arap üniversiteleri veya Amerika’da adı sanı duyulmamış yalnız diploma dağıtan okullardan mezun olanlar, ülke yönetiminde. Hoş Londra ve Avrupa yalamışlar da, o kültürün hep dışında kalmış, kendi gettosunda yaşamış, yaşadıkları toplumdan bir şey alıp, topluma hiçbir şey vermemiş.
Bu arada Obama, yakında Beyaz Saray önünde Türk bayrağı görmekten rahatsız olacak gibi. İki güne bir, Beyaz Saray önüne toplanan Türkler, önce tutuklu asker ve fikir adamlarının salıverilmesi, son olarak da gece mumlarla, ölen Berkin Elvan için bir araya geldi. Yere çocuğun adını yazdılar. Televizyonlarınızdan izlemiş olmalısınız.
Artık kesin, buralara bu takım, sene sonu indirimli alış veriş için bile gelse kapılarında bağırıp çağıran kişiler, Türkler bulacak.