Danıştay kimin tekerine çomak sokmuştu?

TÜBİTAK, Danıştay saldırısı ile ilgili önemli bir rapor hazırladı. Buna göre saldırı sırasında güvenlik kameraları bozuk değildi. OYAK Güvenlik’in daha önce mahkemeye sunduğu “kameralar arızalı” iddiasını yalanlayan rapora göre bir kısım görüntüler, bilinçili olarak kayıt kodları değiştirilerek silindi. Kayıtların bir bölümü ise TÜBİTAK’ta kurtarıldı.
Raporda, katil Alparslan Arslan’ın saldırıdan bir gün önceki keşif görüntülerinin yok edildiği, hard disklerde teknik bir bozukluk bulunmadığı belirtiliyor.
Cumhuriyet gazetesini bombalamaktan mahkum olanlardan biri de, olaylar sırasında polis takibinde olduklarını ama yakalanmadıklarını iddia etti.
Cumhuriyet’in bombalandığı günlerde “Bu saldırılarda bir gariplik var! İlk saldırıdan sonra gazete ve çevresinde güvenlik önlemleri artırıldığı halde, saldırganlar iki defa daha gazete binasının bahçesine bomba attı. Son saldırıda, Şişli Emniyet Amiri’nin de kısa bir süre önce olayla ilgili bilgi almak için gazetede olduğu anlaşıldı. Saldırganlar adeta polisle dalga geçiyor, kamera ile görüntülerinin alındığını bile bile bomba atıyor!” demiş idik.
Olayların ardındaki gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkıyor galiba!
***
Danıştay saldırısının yapıldığı günlere dönelim ve o günlerde Türkiye’nin gündemine bakalım. Tayyip Erdoğan, egemenliğin duvarda kalmayacağını ve bundan sonraki 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl içinde yeni bir düzen kurulacağını söylüyor.
Danıştay’ın yeni başkanının konuşmasına Tayyip Erdoğan cevap veriyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ülkenin bir çatışma dönemine doğru sürüklendiğini ifade ediyor.
Bir de kimin Cumhurbaşkanı olacağı tartışılıyor. Türkiye her Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce olduğu gibi o günlerde büyük gerginlik yaşıyor.
Bu arada yabancı sermaye borsadan kısmen çekiliyor ve Türkiye küçük bir kriz yaşıyor. Ardından Danıştay saldırısı geliyor.
Dönemin Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, TBMM’de yaptığı konuşmada, olayın sebebi ile ilgili olarak, “sürprizlere hazır olun” diyor. Yani olayla ilgili olarak kimlerin suçlanacağını önceden biliyor.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Danıştay baskını ile ilgili olarak, “Zihinsel bağlantı kuruluyor ama hukuki bağlantı kurmak gerekir” gibi bir şeyler söylüyor.
Mehmet Ali Şahin, “Bu Kızılelmacılar, ülkenin işgal edildiğini düşünüyor, dolayısıyla cinayeti onlar işletmiştir!” diyor.
***
Benim kanaatime göre Danıştay, ülkenin stratejik kuruluşlarının özelleştirme adı altında yabancı tekellere devredilmesine engel olduğu için hedef seçilmişti.
Cinayetin irtica görüntüsü ile yapılmış olmasının bir anlamı yoktu. Danıştay ile sorunu olanlar, alenen hedef gösteren ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ve Türkiye’de arazi işgal etmekte olan Amerikan tekelleri idi.
Bu arada Danıştay’ın verdiği türban kararı bahane edilerek halkın bu kuruma tepki duyması da sağlanmıştı!
Küresel sermayenin temsilcileri, İstanbul’da Tayyip Erdoğan ile Türkiye’nin bütün ekonomik varlıklarını paylaşma toplantısı yapıyordu; bütün ekonomik değerler küresel sermayeye teslim edilirken, devlet içinde o gün için direnen tek bir kurum vardı: Danıştay!
Danıştay, paylaşım toplantılarında alınan kararların yerine getirilmesini engelliyordu!
Bu tabloya rağmen cinayetten, Türkiye’nin satılmasına karşı çıkanlar sorumlu tutuldu! Bu da herhalde komplonun bir parçasıydı. Şimdilik bu kadar!

Yazarın Diğer Yazıları