Cumhurbaşkanı sorunu ve emaneti ehline vermek!

Trabzon’un Maçka ilçesinde, Altındere vadisindeki Coşandere mevkiinde, yani Sümela manastırı yolundaki dere üzerinde “bent” yapıldığı sırada beton harcının suya karışması sonucu, dere üzerinde bulunan dört alabalık üretim tesisindeki yaklaşık 600 bin balığın telef olduğu bildirildi.
Anadolu Ajansı’ndan Tuncay Bekar’ın haberine göre Jandarmanın yanı sıra, İlçe Tarım Müdürlüğü ve sağlık görevlileri çiftliklere gelerek tespitler yapıp, balıkların kesin ölüm sebebini belirlemek için sudan örnek aldı.
Bir süre önce de Çevre Bakanlığı Çaykara ilçesindeki Uzungöl’ün etrafını “beton duvar” ile kaplamış, doğal örtüyü yok etmişti.

* * *

Bizim işlerimiz böyledir. Atın önüne et, itin önüne ot konulduğu için, bütün işlerimizi yarım yamalak olur.
Oysa Müslüman bir toplum, emanet ehline verilmezse, bütün işlerin hüsranla sonuçlanacağını bilmelidir. Nisa suresinin 58’inci ayeti, “Allâh, size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allâh, size böylece ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allâh, işiten (ve) görendir” diyor. Peki, turistik bir bölgede, üzerinde alabalık tesisleri bulunan derede bent yapılacaksa, bunun tedbiri alınmalı değil midir. İlk tedbir emaneti ehline verme değil midir?
Birkaç gündür Sürmene’den gönderilen bir ürünün parasını yatırmak için çeşitli bankalardan deneme yaptım. Meğer bize verilen hesap numaraları Araklı şubesine aitmiş. Sürmene’deki banka şubeleri kapatılmış! Demek ki Sürmene gibi bir ilçe geriye gidiyor. Demek ki Sürmene’de yıllardır emanet ehlinde değil!

* * *


Güncel olduğu için biraz da özlemden dolayı hiç aklımdan çıkmadığı için Trabzon’dan üç örnek verdim. Üç olumsuz örnek de emaneti ehline vermemekten kaynaklanıyor. Peki bir ilimizde böyledir de siyasi partilerimizde ve ülke genelinde emaneti ehline verdiğimiz iddia edilebilir mi? Başbakan düzeyinde, Cumhurbaşkanı düzeyinde emaneti ehline verdiğimiz iddia edilebilir mi? Başbakanda milletin en çok hoşuna giden özellik, kabadayı yürüyüşü ve yüksek sesle önüne geleni azarlaması! Bu özellikler Başbakanlık için yeterli midir? Veya Temel’in dediği gibi “şart midur?” Cumhurbaşkanı’nın temel özelliği ise “dindar” olması! Tabii kimin dindar olduğunu Allah bilir, o ayrı bir konu!

* * *


Son olarak gece yarısı bir kelime değişikliği ile askerlerin sivil mahkemede yargılanmasını sağlayan yasada da halk aldatılıyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu konuda bakın ne diyor:
“Aklı olan, mantığı olan Anayasa’yı eline alır, 145. maddeyi okur. Kapsamlı, ayrıntılı bir düzenleme. Çok açık gerçek Anayasa’ya aykırıdır. Cumhurbaşkanı’nın bu yasayı onaylarken Anayasa’ya aykırılık konusunda hiçbir şey söylememesi manidardır.”
Peki, emaneti ehline vermekle konunun ne ilgisi var: Onu da Baykal açıklıyor:
“Bu süreçte Cumhurbaşkanı’nın konumu sadece bu yasanın, Anayasaya aykırı, Türkiye’de güven zedeleyen bir yasanın çıkmış olmasının yaratığı olumsuzluklardan ibaret olmayan, ek başka bazı önemli sorunların olduğunu göstermesi açısından anlamlı olmuştur. Nedir o sorun? O cumhurbaşkanı sorunudur. Ne yazık ki Anayasamızın öngördüğü, Anayasamızın beklediği işlevi yerine getirecek bir Cumhurbaşkanı’na olan ihtiyacımız devam ediyor. Bu ihtiyaç son seçimde karşılanamamıştır. Bir siyasi hareketin çekirdeğinden bir cumhurbaşkanı çıkarsa o Cumhurbaşkanı o siyasi çekirdeğin uzantısı konumunda kendisini kabul etmekten kurtulamayabiliyor.”
Demek ki, “Dindar Cumhurbaşkanı” sloganı ile bir kişiyi Cumhurbaşkanı seçtirmek, emaneti ehline vermek anlamına gelmiyor. Vebal, sadece seçilende değil, daha çok seçenlerdedir.

Yazarın Diğer Yazıları