Çözüm için birinci adım!

2005 yılında bize “Eski bir antikordan mektup” başlıklı bir yazı gönderen okuyucumuzun yeni mesajıdır:
“Arslan Bey, yıllar içersinde çok özel hazırlığı yapılmış çalışmalar ile bugünlere gelindi ve Türk devletinin en etkili kurumları çökertiliyor..
Siyasi iktidar, dış güçlerin her isteğini yerine getiriyor, denileni yapıyor sadece. Sanırım onlar da, okyanus ötesinden duruma müdahil olmaya çalışanlar da ‘tayin edici’ dış gücün kumpası içindedir.
Buna karşı çıkış elbette siyasi mahiyette olabilir. Hukuk düzlemindeki tek yol budur.
Bu bakımdan özellikle MHP’ye çok büyük görev düşüyor. CHP de son çıkışları ile kısmen tatmin edici mahiyette sayılabilir.
Çok etkileyici ve yetenekli kişiler vekil yapılmalı.
Kısır yaklaşımlar ya da sadece unvana bakılarak yapılacak vekil belirlemeler, milletin geleceği ile ilgili son ‘hakkı’ da ortadan kaldırır; seçim sonrası eyalet sistemine mi geçilir, milli ordu tasfiye edilip, yerini ‘sınır muhafızları ve paralı askerler’ mi alır, bilemem.
Ama ordularını kaybeden ulusların geleceği olamaz.
Kızları zorla toplanıp, uzak şehirlerde çalışmaya gönderilen Doğu Türkistanlı Türklerin ayaklanması en az bin kayıpla bastırıldı. Çünkü onların ordusu yoktu.
Türkiye’de ise bir kısmı maçla, dizi ile uyuşturulmuş, bir kısmı ise inanç değerler kullanılarak sömürülen halkımızın çoğunluğu, tuzakların farkında değil...
Bu ülkenin geleceğinin sağlam esaslarla devamını amaçlayan kişilerin ve partilerin de tecavüzcü ile aynı usulleri tatbiki gerekir;
bilimsel, sistematik ve uzun vadeli çalışmaları kapsayan usuller...
Halk kazanılmalı, şaibeli olması muhtemel seçim ortamı denetlenmeli, vekil adayları samimi kişilerden seçilmelidir ki memleket doğru yola girebilsin...”

***

Konuya ilgili bir mektup daha:
“Arslan Bey, sosyal sistemimizde var olan büyük açıklar ve uyumsuzluklar, düzeltilip kapatılmadığı için her koldan saldıran farklı virüslerin istilasına uğradık.
Açıkların en büyüğü, din alanındaki açıklardır. ‘İndirilmiş din’ yerine, ‘uydurulmuş din’in kabulleri, Allah ile aldatmanın en müsait ortamını oluşturdu. Yaşar Nuri Öztürk’ün Allah ile aldatmaya dikkat çekmesi boşuna değildir. ‘Allah Allah’ diyerek, cephelerde vatanını savunan ve olağanüstü başarılar elde etmiş bir millet, bu alanda kendisi gibi görünen virüslere yenik düşmektedir. Aynı bilgisayar virüslerine karşı yazılan anti virüsler gibi.. Veri tabanı, güncel virüsler hakkında bilgi içermediğinde, virüsü tanıyamamakta, dolayısıyla sistem, korumasını sürdürememektedir.
Besbelli ki vatandaş çoğunluğu, düşmanın ancak askeri güçle gelebileceğini sanmaktadır.
Milli varlığımızı korumak için sistemdeki yanlışları düzeltip açıkları kapatmak gerekiyor. Nasıl ki ‘Türklerin milli direnci, bilimsel yöntemlerle çökertilmek isteniyor’sa, aynı şekilde bilimsel yöntemlerle sistemi düzeltmeli ve güncellemeliyiz.”
Metin Akbaş

***


Demek ki çözüm için birinci adım, Allah ile aldatılarak kandırılan hatta Karadeniz’de, “Çalayiler ama namaz da kılayiler” diyebilen vatandaşın, Türk egemenliğini bu coğrafyadan kazımak için İslâmı ‘araç’ olarak kullananların iç yüzünü tanımasını sağlamaktır. Bunu hakkıyla yapabilecek olan da gerçek din bilginleridir.

Yazarın Diğer Yazıları