Cinnete çeyrek kala
''Geçici koruma'' açıktan ''kalıcı işgal''e dönüşüyor ama bakın kimlerden hiç ses çıkmıyor:
6. Filo geldi diye genelevlerin boyandığını söyleyip isyan eden sosyalist ve türdeşlerinin önemli bir kısmı, vapurda, metroda, meydanlarda, caddelerde vatandaşlarımız taciz edilirken pek irkilmiyor!..
''Muhacirler''i Medine''de olduğu gibi evlerine alması gereken pop-islâmcılar, açıktan kitlesel sapkınlığa dönüşen eylemlere rağmen, ancak karşı çıkanları ''ırkçılık''la suçlamakla meşguller!..
PKK ve sivil uzantıları zaten çok memnun… Türkiye''nin yıkılmakta olduğunu artık açıkça ve memnuniyetle ifade edebiliyorlar!..
Liberal sol, beynini Batı''ya ciro ettiği için, önceliğini Batı''nın huzuru oluşturuyor!.. Türkiye''nin doğu sınırı kevgire dönmüşken, batı sınırını demir yumrukla tutuyor olmasından son derece memnun!..
Çoğunun bağımsız sivil toplum kuruluşu olmadığı bu vesileyle anlaşılan sözde kadın derneklerinin tuhaf suskunluğu da gözlerden kaçmıyor!..
Bu listeye bir de kendi fikri olmayan, iktidar neyi destekliyorsa onu desteklemeyi amentüsü haline getirmiş olan medyayı da ekleyebiliriz!..
Sığınmacılar konusunda böylesine renkli bir ittifakın bir arada bulunması, ancak ve de ancak ''cinnete çeyrek kala''yı gösterir!..
***
Biz savaşmadan vatan kaybederken, başkaları kaçarak vatan kazanacak, öyle mi!.. Savaş meydanlarının efendisi, ahmaklık, ihanet ve uluslararası kumpasa kurban gidecek ha!..
Mehmet Akif''in "Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan/Hey sıkılmaz ağlamazsan bari gülmekten utan" dediği günlere doğru sürükleneceğiz ama sesimizi çıkarmayacağız, demek!.. Çıkarırsak da ırkçılıkla suçlanacağız!..
Yok öyle yağma!..
Sadece Lübnan örneği bile yeter, olacakları öngörmeye… Alınan yüksek oranlı göç, huzuru bir daha geri dönmemek üzere gönderdi ülkeden… Diğer etnik ve mezhebi yaralar da birden kanadı ve o kan bir daha damarda durmadı…
***
Sayılar daha azken ne diyordu Binali Yıldırım: "3.5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa''ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa''ya yayılmasının da önüne geçiyoruz."
Korkunç çelişkiye ve önceliğe bakın: Bu büyük yangından, bizim vatanımıza ''ensar-muhacir'' dümeniyle ''ateş'', Avrupa''ya ise ''güvenlik'' düşüyor!.. Kendi sınırlarımızı bağımsız, onurlu ve güçlü bir devlet gibi korumakla değil, Avrupa''yı terör örgütlerinden korumakla gurur duyuyoruz!..
''Ayakta uyumak'' veya ''ayakta uyutulmak'' bir devletin resmî ideolojisi olamaz ama bizde oldu ve dramatik bir şekilde olmaya devam ediyor!..
Türk devleti, tarihin en ağır ama en ağır bunalımına sürüklenirken, Türk kimliğinin sinsice altı oyulurken, namusu, şerefi, ırzı için dünyayı yakabilecek bir millet, sözde insanlık adına, din kardeşliği adına uyutulmak isteniyor… Orta vadede ödeyeceği ağır ve telafisi zor bedellere rağmen…
***
Bu bir cinayettir… Bir devletin kendi ayağına değil, doğrudan kafasına sıkmasıdır… Doğu sınırlarından her gün gelen ipsiz, sapsız, hukuksuz, kayıtsız insan hücum görüntülerini görüp de başını yastığa huzur içinde koyan hiçbir devlet görevlisi, asla bu devletin görevlisi olamaz!..
Ülke, şelalenin kırılma noktasına doğru hızla süzülürken, buna göz yuman, yumuşatan, oyalayan, perdeleyen kim varsa, bu cinayetin suç ortağıdır…