CHP'nin analizi ve tuzak meselesi!
CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun seçim analizi, bizim dizi yazıda ortaya koyduğumuz analizle benzeşiyor:
-2002’de AKP’ye destek veren tarikatlar, 2. cumhuriyetçiler ve belirli batılı odaklar, 2007’de de iktidarın arkasında yer aldılar. Üstelik bu kez destekleri daha güçlüydü.
-Tırmanan terör karşısında inisiyatifi ABD ve Kuzey Irak’ın insafına terk eden iktidar, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kafa karıştırıcı mesajlarla halkı yanıltarak, tarikatçı cemaat ve aşiret ilişkilerinden de yararlanarak çok yaygın bir destek sağladı. AKP’ye destek giderek büyük kentlerin varoşlarında yaşama tutunmaya çalışan Kürt kökenli yurttaşlarımız arasında da yaygınlaştı.
-Dinin en geniş anlamda siyasi amaçlarla kullanılması, halkımızın din duygularının sömürülmesi, cami hocalarının önemli bölümünün AKP propagandasında aktif rol üstlenmesi ile dinine bağlı Anadolu insanı üzerinde etkinlik sağlandı.
-’İkinci Cumhuriyetçilik’ söylemi, adeta resmi ideolojiye dönüştürüldü. Sayıları az ancak medya üzerinde etkinlikleri yüksek olan ikinci Cumhuriyetçiler, adeta beyinleri yıkadı.
-Merkez sağın kendi içinde bütünleşememesi ile sağda oluşan çözülme sonucu AKP’ye
destek aktı.
-Ekonomik istikrar endişesine kapılanlar ‘iktidar değişmesin, tek parti iktidarı sürsün’ saplantısıyla AKP’ye yöneldi.
-IMF’nin örtülü onayı ile özellikle son 1 ayda uygulamaya konulan aldatmacı sosyal politikaların cazibesine kapılanlar AKP’ye destek verdi.
-Kamu kaynakları ile bireysel yarar sağlama operasyonlarına, promosyon dağıtımına teslim olanlardan destek sağlandı.
-Partilerin seçim harcamaları denetlenemedi. AKP’nin metropol belediyeler düzeyinde son 2 yıldır uygulamakta olduğu hane halkına gıda ve kömür desteği, seçim kampanyası döneminde katlanarak artırıldı. Seçim rüşveti niteliğindeki gıda torbaları ile seçmene para dağıtılmasına göz yumuldu.
* * *
Peki ama böyle bir seçim meşru olabilir mi?
Din istismarı var, etnik istismar var, Batılı güçlerin desteği var, yasa dışı ve kökü dışarıda olan tarikat desteği var! Bütün bunlar bir siyasi partiyi kapatma sebebi değil midir?
Erbakan’ın partisi, Libya’dan gelen 500 bin dolar ile etnik ve dini istismar gerekçe gösterilerek kapatılmıştı. Üstelik AKP, kuruluşundan itibaren Batı desteklidir ve parti programı, CFR’nin gönderdiği memorandum esas alınarak yazılmıştır. Belgesini de defalarca yayınladım!
* * *
Bu hususu böylece kaydettikten sonra Cumhurbaşkanı seçimine geçelim. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı seçimi konusunda AKP’yi uzlaşmaya davet ederken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “İstediğiniz kişiyi Cumhurbaşkanı seçebilirsiniz” sözlerini hatırlatarak şöyle dedi:
“Biz ’Bu sizin işinizdir kimi isterseniz cumhurbaşkanı seçin. Kimin cumhurbaşkanı olduğunun hiçbir önemi yok’ demiyoruz. Bunu dememiş olmamız iktidara kötülük değil, tam tersi onlara doğru yolu göstermektir. Ülke için iyi istikameti onlara göstermektir. Ve onların da yararınadır. Biz onlara tuzak kurmuyoruz. Onları ve Türkiye’yi ferahlatacak çıkış yolunu aramalarını istiyoruz. Bunun için uzlaşın diyoruz. Biz uzlaşmaya bağlı olarak tavır takınacağımızı söylüyoruz. Biz kaynaşma, bütünleşme, barış yolunu öneriyoruz ve bizim bu tavrımız sonucunda inşallah bu olacak. Eğer biz de sürüklenmiş olsaydık ya da ’önemli değil kimi isterse yapsın’ demiş olsaydık. Asıl o zaman AKP için de Türkiye için de yanlış bir yolu önermiş olurduk.”
* * *
Dikkat ederseniz Baykal, “Biz tuzak kurmuyoruz” diyor ve bu yolun Türkiye için de yanlış olduğunu söylüyor.
Baykal’ın bu tutumu ülke için daha faydalı, siyasi ve ahlâki açıdan daha doğru değil midir?