CHP ve MHP'ye: Asıl Vakıflar Yasası laikliği kaldırıyor!
“Vakıflar Yasası ne gibi sakıncalar taşıyor?” diye soruluyor! Yasanın tamamı, Türkiye’de devlet içinde devletler oluşturmayı esas alıyor! Ayrıca cumhuriyetin temel niteliklerinden laikliği de ortadan kaldırıyor!
Son iki hafta içinde baş örtüsü konusunda hiçbir yenilik getirmeyen Anayasa değişikliğinin laikliğe aykırı olduğu iddiası ile kıyameti koparan sözde Atatürkçüler, Vakıflar Yasası ile 1936 yılında Atatürk’ün bizzat tespit ettiği kuralların ortadan kaldırıldığını ve yasanın laik düzeni tehdit ettiğini niçin görmüyor? CHP ve MHP, bu defa süresi içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak mı?
* * *
Avukat Gülseren Aytaş, Vakıflar Yasası’nı tekrar inceledi:
* Cemaat vakıfları, 2762 sayılı kanunla belirlenen mülhak vakıfların bir türü olmasına rağmen, bu konumlarının dışına çıkarılmakta, yeni vakıflar statüsüne yaklaştırılmakta, Cumhuriyet kanunlarına uygun olarak kurulmuş gibi işletilmesine cevaz verilmektedir. Böylece bu vakıflara ekonomik ve siyasi güç elde etme imkânı sağlanmış olmaktadır.
* Cemaat vakıflarının mal edinmeleri önündeki bütün sınırlamalar kaldırılmaktadır. Dini, hayri, eğitsel vs. ihtiyaçlarla sınırlı olmaksızın ve herhangi bir yerden izin almaksızın sınırsız mal edinebilme imkânı tanınmaktadır: “Vakıflar mal edinebilirler..” (md.12/1)
* Yöneticilerin istemi ve Vakıflar Meclisi kararı ile vakıf amaç ve işlevi değiştirilebilecektir. (md.14) Bu durum, belli bir malın/malların bir amaca tahsis edilmesi demek olan vakıf kavramına aykırıdır.
* Cemaat vakıfları taşınmazları (kısmen hayrat olarak kullanılmayan) aynı cemaatteki başka bir vakfa tahsis edebilecektir. (md.16/son)
* Vakıflar (bu arada cemaat vakıfları) herhangi bir merciden izin almaksızın yurt içi veya yurt dışı kurum ve kuruluşlardan -sınırsız- ayni veya nakti bağış veya yardım alabilecektir. (md.25/2) Böylece kurucularının çoğunluğu yabancı vakıflara Türkiye’de mal edinmeleri için getirilen Tapu Kanunu’nun 35. maddedeki sınırlamanın (md.12/son) fiili bir değeri kalmamaktadır.
* Yabancılar Türkiye’de hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilirler. (md.5/son) Ancak, vakıfların yöneticilerinin yabancı olması bakımından mütekabiliyet şartı aranmamıştır. (md.6/son) Başka bir deyişle, vakfın kuruluşunda karşılıklılık koşulu aranmış, ancak yönetiminde aranmamıştır.
* Herhangi bir merciden izin almaksızın/beyanla iktisadi işletme-şirket kurabilir. (md.26)
* Nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına kayıtlı tapular ile 1936 Beyannamesinden sonra satın alınmış veya bağışlanmış malların mülkiyeti 18 ay içinde cemaat vakıfları adına tescil edilecektir. (Geçici md.7) Bu durumda, 1936 Beyannameleri dışındaki taşınmazların durumu da tartışmalı hale gelecektir. Bu maddenin 1453’e kadar geriye yürüyebileceği ileri sürülebilecektir. Nitekim, eski Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yrd. Orhan Özkaya, “tapu kayıtlarında ’kilise’olarak geçen Ayasofya Camii’nin bile üzerinde hak iddia edilebileceğini” ifade etmektedir.
* Dolayısıyla, cemaat vakıflarının fiilen sona ermesi kanunla imkânsız hale getirilmektedir. Bu durum hukuken kabul edilemez bir imtiyazdır.
* Türk vatandaşları, nasıl ki din, mezhep veya kökene dayalı vakıf kuramazlarsa, azınlıklar da bu tür vakıf kuramazlar veya Cumhuriyetten önce kurulan vakıfları bugün kurulmuş gibi işletemezler. Türkiye, Cumhuriyetle birlikte yürürlükten kaldırılan şer’i hükümlere göre kurulmuş cemaat vakıflarının, fiilen eski vakıflar statüsünden çıkarılarak yeni vakıflar statüsüne getirilmesi ve yeni mülk edinme yolunun tamamen açılması dayatması altındadır.