CHP, gaflet ve suçlular!..
2010 yılında Deniz Baykal'a FETÖ destekli kaset tuzağının ardından Kılıçdaroğlu'nun "bir proje" olarak CHP'nin başına getirildiği iddiaları hep gündemde kaldı...
Yabancı medya kaynaklarına ve raporlara da yansıyan iddialar sürekli tartışılırken, partinin tüzüğü ve köklerinin darbe almaya başlaması "ana muhalefeti dönüştürme projesi"nin zaten uygulamada olduğunu net biçimde gösteriyordu...
İşte 2011 seçimlerinde Kılıçdaroğlu tarafından parti yönetimine alınanlar ya da milletvekili olarak Meclis'e sokulanlar da bu projeye bilerek-isteyerek, ya da dolaylı olarak destek verirken, gidişatı da derin bir suskunlukla bazen izlemek, bazen alkışlamakla yetinince CHP ne yazık ki erimeye başladı...
Atatürkçülerin ve Altıok diyenlerin sinsice tasfiye edilmeye başlandığı 2011'deki kurultayın sonucu CHP'nin dönüştürüleceğini açıkça ilan ederken, parti hızla köklerinden ve beslendiği ideolojik kaynaklardan da uzaklaşmaya başladı...
Bunun ilk işaretlerinden biri de, Kılıçdaroğlu'nun Milliyet gazetesine, "laikliğin tehlikede olduğunu söyleyemem" şeklindeki tuhaf çıkışı ve neredeyse tüm parti örgütleri ile Meclis kadrosunun buna tepkisiz kalmasıydı...
Oysa Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışının suskunlukla karşılandığı dönemde, AKP tarikat ve cemaat uzantılarını bürokrasiye doldurmaya başlamış, yıllar sonra darbeye kalkışacak olan FETÖ da paralel devlet uğruna bürokrasinin koridorlarında cirit atmayı sürdürmüştü...
Ancak ulusalcıları "bagajda yük" gören FETÖ'nun Abant toplantılarının müdavimleri ile Öcalan hayranlarının parti yönetimine getirildiği bu süreç, ileriki yıllarda yapılacak seçimlere hangi stratejiler, kadrolar ve söylemler üzerinden gidileceğinin de vahim işaretleriydi...
Partiye sızan FETÖ'cular!..
2015 seçimlerinde Altıok ve Atatürk çizgisindeki 50'den fazla milletvekilinin tasfiye edilmesi de CHP'nin sağa açılarak ya tarikat ve cemaatlerin desteğini alarak iktidara gelebileceği şeklindeki o gaflet siyasetinin sinsice devam ettirileceğinin işaretleriydi...
İşte bu dönemlerde FETÖ'nün okullarını gezen Faik Tunay gibiler vekil, FETÖ'ya övgüler dizen Muhammet Çakmak gibiler Meclis'te danışman yapılırken; (halen Meclis'te olanların) da aralarında bulunduğu bir grup milletvekilinin cemaatin yurt dışındaki toplantılarına katılması, bunlardan Aykan Erdemir adlı Bursa milletvekili gibilerin ise de 2016'daki darbe girişiminin ardından firar etmesi, Atatürk'ün partisinin kimlere teslim edildiğinin göstergesiydi...
Ancak son cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından CHP'de başlayan sözde "değişim" tartışmaları ile birlikte, Kılıçdaroğlu'nun laiklik, cumhuriyet, Atatürk konusundaki duyarsızlığına, tarikat ve cemaatlere el uzatmasına parti örgütlerinin neden sessiz kaldığı da inceleme konusu!!! Kılıçdaroğlu'nun cumhuriyet karşıtılarından helallik istemesi, "türbana özgürlük" uğruna Meclis'e önerge vermesi, "HDP Öcalan'ın projesidir" diyen Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala'yı ısrarla savunması ve 2023 genel seçimlerinde çoğu AKP'li onlarca ismi ittifak adı altında parti listelerine almasına sessiz kalan il başkanları, Parti Meclisi üyeleri, belediye başkanları ve milletvekilleri, o derin suskunlukları nedeniyle, CHP'nin gidişatına zarar vermekten öteye gidemediler...
Değişim oldu mu, olmadı mı?..
Evet; Kılıçdaroğlu özellikle 2019 yerel seçimlerinden sonra partinin sağa açılarak, tarikatlarla- cemaatlerle yakınlaşarak ve sözde muhafazakar kitleleri çekme uğruna, Seyit Rıza ve benzeri cumhuriyet karşıtılarıyla onların uzantılarından helallik isteyerek iktidara geleceğini düşünürken, bunun nasıl bir gaflet siyaseti olduğu 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan hezimetten anlaşıldı...
Son olarak Kılıçdaroğlu ve ekibinin 13 yıllık strateji hatalarına, vahim siyasi söylemlerine sessiz kalan, hatta alkış çalanlar 2023 seçimlerinde kendilerini vekil listesine koydurduktan sonra, sanki gidişattan hiç sorumlulukları yokmuş gibi, o derin suskunluklarını ve sessizliklerini sözde "değişim" adı altında bitirmeye çalışırken, Kılıçdaroğlu'na da sırtlarını dönmekten kaçınmadılar...
Oysa CHP'den 40 yıldır umutlanan, ancak giderek yılgınlığa düşen milyonlarca seçmen de farkında ki, partinin 13 yılda iktidara gelememesinin tek sorumlusu Kılıçdaroğlu değil, partiyi tüm bu süreçte yöneten külliyen gaflet unsurlarıydı...
13 yıl sonra Kılıçdaroğlu'nu "hançer"leyenler sanki bu uzun süredeki siyasi beceriksizliğe katkı sunmamışlar gibi, bir tuhaf "değişim" söylemenin ardına sığınırken, rotasından çıkarılan partide aslında bir değişimin çok zor olacağını da gözden kaçırmaya çalıştılar...
İşte geçen hafta sonu yapılan CHP Kurultayı'nda 13 yıllık Kılıçdaroğlu yönetiminin bütün hatalarına ortak olan, partinin ideolojik savrulmalarına da sessiz kalanlardan Özgür Özel genel başkan seçilirken, takım tutar gibi parti tutanlar bundan bir "değişim" (!!!) gibi umutlanmaya çalışırken, geçmişteki o yıkım siyasetinin CHP'yi nasıl sarstığını ve aslında gerçek değişimin yaşanmadığını da görmek istemediler...
YARIN; ÖZGÜR ÖZEL NEYİ DEĞİŞTİRECEK?..